"Ali Altınkaya Röportajı" sayfasının sürümleri arasındaki fark

Güven Tarihçe sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
 
(Aynı kullanıcının aradaki diğer 2 değişikliği gösterilmiyor)
1. satır: 1. satır:
[[Dosya:Personel ali altinkaya.jpg|200px|küçükresim|sol|Ali Altınkaya]]
+
[[Dosya:Personel ali altinkaya.jpg|100px|küçükresim|sol|Ali Altınkaya]]
  
 
''Ali Altınkaya - Aşçı 04.03.2020''
 
''Ali Altınkaya - Aşçı 04.03.2020''
  
1984 yılında aşçı olarak işe başladım. 3 kişilik bir personelimiz vardı.  O zaman diyetisyen yoktu, yemek menülerini kendimiz yapıyorduk. Arkadaki arsaya domates, salatalık, biber ekiyorduk. Buzdolabımız bile yoktu. Margarin alıyorduk, o zamanlarda pek temin edilemiyordu. Bulduğumuz zaman da eriyordu.
+
'''“Dünyaya bir kere daha gelsem, Aysun Hanım ve Ahmet Bey ile çalışmayı çok isterim”'''
  
Küçük bir aile gibiydik. En ufak bir sıkıntımızda bile Aysun Hanım ile temas kurabiliyorduk. Ben 36 yılın sonunda buradan ayrıldım. Hiçbir zaman hastane olarak çalışmadık. Hep kendi işim gibi gördüm. Severek çalıştım. Bir kere daha dünyaya gelsem Aysun Hanım ve Ahmet Bey ile çalışmayı çok isterim.  
+
Ali Altınkaya 36 yıl boyunca elinin lezzetiyle Güven’e emek verdi. Güven ise Altınkaya için acı günlerin yükünü hafifletmeye; mutlu günlerin sevincini ise çoğaltmaya çalıştı, daima destek oldu. Ali Altınkaya’dan Dr. Ahmet Küçükel’i, Dr. Aysun Küçükel’i ve Güven’i dinledik.
Ahmet Bey biraz daha sertti. Ancak ona hiç yalan söylemeyeceksin. Sıkıntın varsa yahut avans isteyeceksen direkt olarak söyleyeceksin. Dolaylı yönden söyleyince kızardı. Bir çalışma arkadaşını şikâyet edilmesini hiç sevmezdi. 1985 yılında evlendim. İşe girerken de evleneceğimi bildirmiştim. O zaman bir başhekim vardı. Bana iki gün izin verdi. Düğün memlekette olacak gidip gelmem 5 gün sürüyor bana 2 gün yetmiyor. Aysun Hanım’a gittim, durumu anlattım. Sen git 15 gün benden izin kullan, onun verdiği iki gün izni de kullan dedi. Çok mutlu olmuştum.
+
 
 +
'''1-Kendinizi tanıtabilir misiniz? Güven Sağlık Grubunda çalışmaya ne zaman ve nasıl başladınız?'''
 +
 
 +
Ben Ali Altınkaya. 1984 yılında Güven Hastanesinde, aşçı olarak işe başladım. Üç kişilik bir personelimiz vardı. O zaman diyetisyen yoktu, yemek menülerini kendimiz hazırlıyorduk. Arkadaki arsaya domates, salatalık, biber ekiyorduk. Buzdolabımız bile yoktu. Margarin alıyorduk, o zamanlarda pek temin edilemiyordu. Bulduğumuz zaman da eriyordu.
 
   
 
   
Sebze haline bile kendimiz giderdik. Bize çok güvenirdi. Bizde kendi malımız gibi alırdık. Bir gün dedi ki mutfak tadilat olacak ama yer yok küçücük bir yer. Adli Spor Kulübü’nden yer ayarlayalım dedi. Fakat orası da bize uygun saat vermiyor. Tam servis saatlerinden sonra olacak. Çorba vesaire nasıl gidecek. Doktor Hanım sen bize bir korniş yaptır, perde gibi çekelim. İki tane de yer ocağı alalım dedim. O süreçte yemekleri de çıkarttık, çok mutlu olmuştu. O zaman duygulanışı hiçbir zaman çıkmaz aklımdan.  
+
'''2-Güven Hastanesi sizin için ne ifade ediyor?'''
 +
 
 +
Küçük bir aile gibiydik. En ufak bir sıkıntımızda bile Aysun Hanım ile temas kurabiliyorduk. 1999 yılında yemekhaneyi şirkete verdiler. Sekiz sene daha burada çalıştım ama şirket adına. 36 yılın sonunda buradan ayrıldım. Hep kendi işim gibi gördüm. Severek çalıştım. Dünyaya bir kere daha gelsem, Aysun Hanım ve Ahmet Bey ile çalışmayı çok isterim.  
 +
 
 +
'''3-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel sizin için ne ifade ediyor?'''
  
Evlendikten sonra çocuğum oldu. Çocuğun kalbi delikti. Dışkapı Hastanesi’ne yatırdık. Siroz oldu Aysun Hanım ile o süreçte diyalog halindeyiz. O zaman Ahmet Hocam Sağlık Komisyonu Başkanı’ydı. Bana diyorlar ki söyleme kızar. Buradan Dışkapı Hastanesi’ne gidecek otobüs biletim bile yoktu. Bir gün mutfağa geldi oğlum senin çocuğun bizim de çocuğumuz ne demek söyleme. Git muhasebeye sana ne kadar lazımsa avans versinler. Bunu hayatımda öleceğim zamana kadar unutamam. Bir gün çocuk vefat etmiş bana da söylemiyorlar. Ben çocuğun öldüğüne üzülemiyorum, çocuğun cenazesini kaldırmaya paramız yok. Pazar günü sabahleyin Aysun Hanım’ı rahatsız ettik. Muhasebeyi açtırdı. Gittik parayı aldık, o zaman küçük bir tabut ile battaniyeye sardık. Kastamonu’ya öyle götürdüm. Bu anılar benim için unutulmaz. Tekrar dünyaya gelse yine onlarla çalışmak isterim.
+
Aysun Hanım benim için işverenden öte bir anneydi. Kış geldiğinde “Ali Usta, gariban, üzerinde montu olmayan biri olursa iletin, ben hepsiyle uğraşamam.” derdi. Eskiden fiş verirdi bize. O fişlerle Sümerbank’tan, kendimize ayakkabı, kıyafet alırdık. İdareci olarak da mükemmeldi. Bir profesörü de, bir temizlik işçisini de dinlerdi.  
 +
Ahmet Bey biraz daha sertti. Ona asla yalan söylenmezdi. Sıkıntımız varsa yahut avans isteyeceksek direkt olarak söylememiz gerekirdi. Dolaylı yoldan söyleyince kızardı. Bir çalışma arkadaşının şikâyet edilmesini hiç sevmezdi.  
  
Bir kızım var, Şehir Hastanesi’nde anestezi uzmanı. Onu Aysun Hocam okutmuştur. Bu unutulur mu? Nüket Hanım gelsin başlasın dedi ama o zamanın müdür bugün yarın derken oyaladı çocuğunda tayini çıktı.
+
'''4-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel ile olan bir anınızı kısaca anlatabilir misiniz?'''
  
Aysun Hanım benim için işverenden öte anneydi. Bir kış olur, Ali Usta gariban üzerinde montu olmayan biri olursa iletin ben hepsiyle uğraşamam derdi. Eskiden fiş verirdi bize Sümerbank’tan o fişlerle kendimize ayakkabı, kıyafet alırdık. İdareci olarak da mükemmeldi. Bir profesörü de dinlerdi, bir temizlik işçisini de dinlerdi.  
+
1985 yılında evlendim. İşe girerken de evleneceğimi bildirmiştim. O zaman bir başhekim vardı. Bana iki gün izin verdi. Düğün memlekette olacak gidip gelmem beş gün sürüyor ve iki gün bana yetmiyor. Aysun Hanım’a gittim, durumu anlattım. On beş gün izin verdi, onun verdiği iki gün izni de kullanmamı söyledi. Çok mutlu olmuştum.
 +
Evlendikten sonra çocuğum oldu. Çocuğun kalbi delikti. Dışkapı Hastanesine yatırdık. Siroz oldu. Aysun Hanım ile o süreçte diyalog halindeyiz. O zaman Ahmet Hoca’m Sağlık Komisyonu Başkanı idi. Bana diyorlar ki “Söyleme, kızar.” Buradan, Dışkapı Hastanesine gidecek otobüs biletim bile yoktu. Bir gün mutfağa geldi, “Oğlum senin çocuğun bizim de çocuğumuz. Ne demek söyleme! Git muhasebeye, sana ne kadar lazımsa avans versinler.” Bunu hayatım boyunca unutamam. Çocuğum vefat ettiğinde bana söyleyemediler. Ben çocuğun öldüğüne üzülemiyorum, çocuğun cenazesini kaldırmaya paramız yok. Pazar günü sabahleyin Aysun Hanım’ı rahatsız ettik. Muhasebeyi açtırdı. Gittik parayı aldık, o zaman küçük bir tabut ile battaniyeye sardık. Kastamonu’ya öyle götürdüm. Bu anılar benim için unutulmaz. Tekrar dünyaya gelsem yine onlarla çalışmak isterim.
  
1999 yılında yemekhaneyi şirkete verdiler. O zaman çok üzülmüştüm. Çünkü fikrimiz sorulmamıştı. 8 sene daha burada çalıştım ama şirket adına. Tabi bir işin duygusal yönünden bakıyoruz. Ama onlara göre doğru olan öyleydi. Biri malzemeden kısmak istiyor, hastane sahibi kısılmayacak diyor çok sıkıntı çektim son zamanlarda sonra da ayrılmak zorunda kaldım. 35 yıl içinde çok da memnun olarak ayrıldım.
+
Sebze haline bile kendimiz giderdik. Bize çok güvenirdi. Biz de kendi malımız gibi alırdık. Bir gün mutfak tadilat olacaktı ama yer yok, küçücük bir yer. “Atlı Spor Kulübünden yer ayarlayalım.” dedi. Fakat Atlı Spor Kulübü de bize uygun saat vermiyor. Servislerin bittiği saatin uygun olduğunu, söylüyorlar. Böyle olunca çorba vesaire nasıl gidecek? “Doktor Hanım sen bize bir korniş yaptır, perde gibi çekelim. İki tane de yer ocağı alalım.” dedim. O süreçte yemekleri de çıkarttık, çok mutlu olmuştu. O zamanki duygulanışı hiçbir zaman aklımdan çıkmaz.  
  
Ahmet Hocam vefat ettiği zaman, burada insana ihtiyaç var gelene gidene yemek yapılacak sen burada kal dediler. Sonra öyle bir algı oluşturuldu ki Ali Usta cenazeye gitmek istemedi gibi. Bunu bana Aysun Hanım’da da yaptılar Banu Topalakçı özellikle de onun yüzünden oldu. Bana denebilirdi ki sen yıllardır burada çalışıyorsun, sende cenazeye gel denebilirdi. Çok üzülmüştüm. Belki Nüket Hanım’a bile sorsan der ki babamın cenazesine katılmadı. Kocatepe’ye gittim ama Elazığ’a da gitmek isterdim.
+
Bir kızım var, Şehir Hastanesinde anestezi uzmanı. Onu, Aysun Hoca’m okutmuştur. Bu unutulur mu?

11.32, 26 Ocak 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Ali Altınkaya

Ali Altınkaya - Aşçı 04.03.2020

“Dünyaya bir kere daha gelsem, Aysun Hanım ve Ahmet Bey ile çalışmayı çok isterim”

Ali Altınkaya 36 yıl boyunca elinin lezzetiyle Güven’e emek verdi. Güven ise Altınkaya için acı günlerin yükünü hafifletmeye; mutlu günlerin sevincini ise çoğaltmaya çalıştı, daima destek oldu. Ali Altınkaya’dan Dr. Ahmet Küçükel’i, Dr. Aysun Küçükel’i ve Güven’i dinledik.

1-Kendinizi tanıtabilir misiniz? Güven Sağlık Grubunda çalışmaya ne zaman ve nasıl başladınız?

Ben Ali Altınkaya. 1984 yılında Güven Hastanesinde, aşçı olarak işe başladım. Üç kişilik bir personelimiz vardı. O zaman diyetisyen yoktu, yemek menülerini kendimiz hazırlıyorduk. Arkadaki arsaya domates, salatalık, biber ekiyorduk. Buzdolabımız bile yoktu. Margarin alıyorduk, o zamanlarda pek temin edilemiyordu. Bulduğumuz zaman da eriyordu.

2-Güven Hastanesi sizin için ne ifade ediyor?

Küçük bir aile gibiydik. En ufak bir sıkıntımızda bile Aysun Hanım ile temas kurabiliyorduk. 1999 yılında yemekhaneyi şirkete verdiler. Sekiz sene daha burada çalıştım ama şirket adına. 36 yılın sonunda buradan ayrıldım. Hep kendi işim gibi gördüm. Severek çalıştım. Dünyaya bir kere daha gelsem, Aysun Hanım ve Ahmet Bey ile çalışmayı çok isterim.

3-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel sizin için ne ifade ediyor?

Aysun Hanım benim için işverenden öte bir anneydi. Kış geldiğinde “Ali Usta, gariban, üzerinde montu olmayan biri olursa iletin, ben hepsiyle uğraşamam.” derdi. Eskiden fiş verirdi bize. O fişlerle Sümerbank’tan, kendimize ayakkabı, kıyafet alırdık. İdareci olarak da mükemmeldi. Bir profesörü de, bir temizlik işçisini de dinlerdi. Ahmet Bey biraz daha sertti. Ona asla yalan söylenmezdi. Sıkıntımız varsa yahut avans isteyeceksek direkt olarak söylememiz gerekirdi. Dolaylı yoldan söyleyince kızardı. Bir çalışma arkadaşının şikâyet edilmesini hiç sevmezdi.

4-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel ile olan bir anınızı kısaca anlatabilir misiniz?

1985 yılında evlendim. İşe girerken de evleneceğimi bildirmiştim. O zaman bir başhekim vardı. Bana iki gün izin verdi. Düğün memlekette olacak gidip gelmem beş gün sürüyor ve iki gün bana yetmiyor. Aysun Hanım’a gittim, durumu anlattım. On beş gün izin verdi, onun verdiği iki gün izni de kullanmamı söyledi. Çok mutlu olmuştum. Evlendikten sonra çocuğum oldu. Çocuğun kalbi delikti. Dışkapı Hastanesine yatırdık. Siroz oldu. Aysun Hanım ile o süreçte diyalog halindeyiz. O zaman Ahmet Hoca’m Sağlık Komisyonu Başkanı idi. Bana diyorlar ki “Söyleme, kızar.” Buradan, Dışkapı Hastanesine gidecek otobüs biletim bile yoktu. Bir gün mutfağa geldi, “Oğlum senin çocuğun bizim de çocuğumuz. Ne demek söyleme! Git muhasebeye, sana ne kadar lazımsa avans versinler.” Bunu hayatım boyunca unutamam. Çocuğum vefat ettiğinde bana söyleyemediler. Ben çocuğun öldüğüne üzülemiyorum, çocuğun cenazesini kaldırmaya paramız yok. Pazar günü sabahleyin Aysun Hanım’ı rahatsız ettik. Muhasebeyi açtırdı. Gittik parayı aldık, o zaman küçük bir tabut ile battaniyeye sardık. Kastamonu’ya öyle götürdüm. Bu anılar benim için unutulmaz. Tekrar dünyaya gelsem yine onlarla çalışmak isterim.

Sebze haline bile kendimiz giderdik. Bize çok güvenirdi. Biz de kendi malımız gibi alırdık. Bir gün mutfak tadilat olacaktı ama yer yok, küçücük bir yer. “Atlı Spor Kulübünden yer ayarlayalım.” dedi. Fakat Atlı Spor Kulübü de bize uygun saat vermiyor. Servislerin bittiği saatin uygun olduğunu, söylüyorlar. Böyle olunca çorba vesaire nasıl gidecek? “Doktor Hanım sen bize bir korniş yaptır, perde gibi çekelim. İki tane de yer ocağı alalım.” dedim. O süreçte yemekleri de çıkarttık, çok mutlu olmuştu. O zamanki duygulanışı hiçbir zaman aklımdan çıkmaz.

Bir kızım var, Şehir Hastanesinde anestezi uzmanı. Onu, Aysun Hoca’m okutmuştur. Bu unutulur mu?