"Dr.Aylin Yaman Röportajı" sayfasının sürümleri arasındaki fark
1. satır: | 1. satır: | ||
[[Dosya:Dr.Aylin Yaman.jpg|200px|küçükresim|sol]] | [[Dosya:Dr.Aylin Yaman.jpg|200px|küçükresim|sol]] | ||
− | Dr.Aylin Yaman-Genel Müdür | + | ''Dr.Aylin Yaman-Genel Müdür'' |
'''“Dr. Aysun Küçükel Benim Rol Modelimdi”''' | '''“Dr. Aysun Küçükel Benim Rol Modelimdi”''' |
11.33, 26 Ocak 2023 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
Dr.Aylin Yaman-Genel Müdür
“Dr. Aysun Küçükel Benim Rol Modelimdi”
Dr. Aylin Yaman’ın hayatı, 1999 yılında Dr. Aysun Küçükel ile yaptığı ve yaklaşık yarım gün süren bir görüşme sonrasında tamamen değişti. Akademik kariyerini bir anda bırakıp, sağlık yöneticiliğine hızlı bir geçiş yaptı. Geri dönüp baktığında verdiği cesur karardan bir gün bile pişman olmayan Yaman’dan; Güven Hastanesinde Aysun Hoca’nın odasındaki bir taburede başlayan ve İcra Kurulu Başkanlığı’na uzanan kariyer yolculuğunu ve bu süreçte yaşadığı unutulmaz anıları dinledik.
1-Kendinizi tanıtabilir misiniz?
10 Kasım 1967’de Ankara’da doğdum. Doğma büyüme Ankaralıyım. İlkokulu Çankaya İlkokulunda, ortaokul ve liseyi ise TED Ankara Kolejinde okudum. 1985 yılında mezun oldum ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesine girdim. Ağabeyim ve babam da aynı okuldan mezun olmuşlardı. Ben de onların izlediği yoldan gittim ve 1991 yılında mezun oldum. 1992 yılında aynı fakültenin Fizyoloji Ana Bilim Dalında ihtisas eğitimine başladım. Burada, yedi yıl süren ve yardımcı doçentliğe kadar uzanan bir akademik kariyerim oldu.
2-Güven Sağlık Grubunda çalışmaya nasıl ve ne zaman başladınız?
Sayın Banu Küçükel ile eskiden tanışıyorduk ve onun aracılığıyla, 1999 yılında rahmetli Aysun Küçükel ile tanıştım. Hani “Bir insanla konuştum hayatım değişti” denir ya, aynı şekilde Aysun Hoca’yla konuşmak da benim hayatımı değiştirdi. Daha ilk görüşmemizde bana çok büyük bir ufuk açtı. Birlikte çalışmak için bir doktor yöneticiye ihtiyacı olduğunu ve eğer Güven Hastanesinde çalışmaya başlarsam, Türkiye’de sayısı çok az olan, hekimlik üzerine “Sağlık Yöneticiliği” gibi farklı bir iş yapacağımı söyledi. Görüşmemiz yarım gün sürdü ve biraz düşünmek için kendisinden zaman istedim. Ertesi gün kararımı vermiştim. Aynı dönemde yardımcı doçentlik kadrosuna başvurmuştum fakat Aysun Hoca’yla konuştuktan sonra başvurumu çektim. Bu durum hem aile içinde, hem de üniversitedeki bölümümde şok etkisi yarattı. 1999 yılının ağustos ayında istifamı verdim ve kasım ayında Güven Hastanesinde çalışmaya başladım.
3-Güven Sağlık Grubunda çalıştığınız süre boyunca hangi görevlerde bulundunuz?
Hastanede çalışmaya başladığım dönemi şimdi düşününce çok cesur bir karar vermiş olduğumu görüyorum. Aysun Hoca, ilk başladığım gün bana yanında oturmamı söyledi. Küçük bir odası ve benim için çok değerli olan siyah bir masası vardı. Masasının önüne bir tabure koydu ve her gün o odada birlikte çalışacağımızı söyledi. Ne yalan söyleyeyim, o dönemde ufak bir pişmanlık yaşadım. Düşünsenize, laboratuvarda öğrencilere keyifle ders anlatırken kendimi bir anda bambaşka bir çalışma ortamında bulmuştum. Her gün öğlene kadar o taburede oturdum ve Aysun Hoca bana; Sağlık Uygulama Tebliğini, Türk Tabipler Birliği kitapçığını anlattı. O zaman günümüzdeki Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yapısı yoktu. Emekli Sandığı, BAĞ-KUR ve SSK olarak adlandırılan, üç ayrı bölümden oluşan bir yapılanma vardı. Hepsinin sözleşmesi, ödeme sistemleri, tahsilat koşulları farklıydı. Aysun Hoca, teker teker bütün detayları bana anlattı. Öğlene kadar bu şekilde bir arada çalışıyorduk. Günün kalan kısmını ise bölümlerin nasıl işlediğini yakından görmek için polikliniklerde geçiriyordum. İlk olarak o zamanki hasta danışmanlarımızdan Jale Hanım’ın yanına indim. “Bankoya gelen hastaya yaklaşım nasıl olur?”, “Provizyon nasıl alınır?” gibi soruların cevaplarını burada öğrendim. Banko işlerini yürütmek, hastalarla konuşurken bir taraftan fotokopi çekmek başta çok zor gelse de bırakmayı hiç düşünmedim. Bu noktaya gemileri yakarak gelmiştim. Bu aşamaları tamamlamak için sabırla çalışmaya devam ettim.
Geri dönüp baktığımda; bunlar benim için güzel anılarak olarak kaldı ve çok güzel dostlar edindim, yeni şeyler öğrendim. Gerçekten de Güven Hastanesinde işe başladığım dönemde öğrendiğim her şeyi hayatım boyunca kullandım ve hiç unutmadım. Öğrendiklerim, Aysun Hoca’dan bana kalan çok büyük bir ders oldu. Yönetici olarak sahadaki sıkıntıları bilmezsek neyi çözebilirdik ki? İlerleyen dönemlerde, ben de işe başlayan her yeni çalışan için benzer bir eğitim sürecini uyguladım.
Hastanede çalışmaya başladıktan sonra uzun bir süre unvanım yoktu. 2000 yılının sonuna doğru “Hasta Hizmetleri Müdürü” oldum. Aysun Hoca’nın ve Banu Hanım’ın yaptığı bütün toplantılara katılırdım. Alaylı olarak yetiştim diyebilirim. O zamanki Halkla İlişkiler Direktörü, Nadya Solagan ile aynı odayı paylaşıyorduk. Nadya, otelcilik sektöründen gelen, inanılmaz yetenekli, aynı anda on telefonla konuşan ve birçok işle ilgilenebilen biriydi. Bütün kurumlara onunla birlikte giderdik. Beraber çalışmak çok keyifliydi. Özel sağlık hizmetleri yöneticiliği ile ilgili bildiklerimi Aysun Hoca’dan, insanlarla ilişki kurma sanatını ise Nadya’dan öğrendim.
Hasta Hizmetleri Müdürü olarak; arşivleme, dosyalama, hasta danışmanlığı ve kayıt sistemini öğrendikten sonra Kurumsal İlişkiler Bölümüne geçtim. Kurumlarla sigorta anlaşmalarının yapıldığı ve ilişkilerin yürütüldüğü bu bölümde 3 yıl boyunca zevkle çalıştım. Burada çalışırken doktor olmamın avantajlarını fazlasıyla gördüm. Gerek Türk Tabipler Birliğinde gerekse sağlık sigortaları tarafında çalışan pek çok hekim arkadaşım vardı. Benim için çok güzel bir süreçti.
Çalışma hayatımın aralarına doğumlarım girdi. 2003 ve 2005 doğumlu iki kızım var. Her iki hamileliğimde de son ana kadar çalıştım. Doğum sonrasında ise Aysun Hoca’nın da izniyle çocuklarım 1 yaşına gelene kadar izin kullandım. İlk gebeliğimin ardından işe dönünce kalite ile ilgili işlere ilgi duymaya başladım. O dönemde ilk JCI akreditasyonumuzu aldık. Her dokümanı tek tek yazdığımız ve ISO kalite belgesi almak için çalıştığımız bir dönemdi. Denetim hizmetini çok değerli Sabri Şekerefeli’den almıştık. Kendisinden tesisle ilgili çok şey öğrendik. Aysun Hoca, başta bu işlere çok sıcak bakmazdı, zira kalite işlerinin “mış gibi” süreçlere dönmesinden korkardı, fakat sonradan yaptığı her işte olduğu gibi, disiplini oluşturarak yazılanların harfiyen uygulanmasını sağladı ve kalite süreçlerini çok sevdi. Eksiklerimizi denetimlerle saptayıp, kalite standartlarına uygun hale getirme çalışmaları bizim için bir okul süreciydi. Özel hastane yönetiminde en severek yürüttüğüm görev “Kalite Koordinatörlüğü”ydü diyebilirim. Bu süreci çok mutlu geçirdim.
Sonra aniden Aysun Hoca’nın rahatsızlığı ortaya çıktı. Bunun üzerine tüm aile Amerika’ya gitti maalesef. Bir başımıza kaldığımızı düşündüğümüz çok zor bir dönemdi. O zamana kadar Aysun Hoca ve Banu Hanım sürekli sistemin içindeydiler. Öte yandan, hastaneyi bize emanet ettikleri, oldukça öğretici bir süreçti. Uzm. Dr. Tevfik Ali Küçükbaş Başhekim, ben de Kaliteden Sorumlu Başhekim Yardımcısı’ydım. Sonra maalesef Aysun Hoca’yı kaybettik, bizim için çok üzücü ve yıpratıcı bir dönemdi. Ekip olarak ona layık olabilmek için ve hiçbir şekilde sorun yaşanmaması için çok çaba sarf ettik. Vefatından bir süre sonra "Genel Müdür” olarak atandım. Kısa bir süre sonra da maalesef Ahmet Hoca’yı kaybettik. Çok zor bir dönemdi. O dönem Banu Hanım’la çok sıkı çalıştık. Çok güzel işler de yaptık. Hastanenin kadrosunu genişlettik. Organ nakli, radyasyon onkolojisi, patoloji ve onkoloji gibi büyük merkezler açtık. Evde bakım sistemini kurduk. Bu çok yoğun çalışma döneminde, Güven Çayyolu Sağlıklı Yaşam Kampüsünü de açtık. Bir süre hem hastanenin hem de kampüsün Genel Müdürlüğü’nü yaptım. Daha sonra sistem büyüdü ve her bölümün kendine ait yöneticileri olmaya başladı. 2018 yılından sonra İcra Kurulu sistemi geldi. Bir dönem İcra Kurulu üyeliği yaptım, daha sonra İcra Kurulu Başkanı olarak 2020 yılının temmuz ayına kadar çalıştım. Her anı bir okul tadındaydı.
4-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel ile olan bir anınızı kısaca anlatabilir misiniz?
Yirmi yıllık süreçte çok anımız oldu. Hiç unutamadığım ve hayatımın da dönüm noktası olan anım ise; Aysun Hoca ile yaptığımız ve yaklaşık yarım gün süren o ilk görüşmedir. Ahmet Hoca ile de aramızda şakalaşmaya dönen bir konu vardı. Bana sürekli doktor önlüğü giydirmeye çalışırdı. Bir gün beni yine önlüksüz gördü ve giymem için kendi önlüğünü bana verdi. Ahmet Hoca yapılı ve uzun boyluydu. “Ya bunu giyersin ya da kendine uygun bir önlük diktirirsin” dedi. Ben de o korkuyla kendime bir önlük diktirdim ama o da yıllarca odamda asılı durdu, pek giydiğimi söyleyemem. Ahmet Hoca’nın o günlerde vermek istediği mesajı şimdi daha iyi anlıyorum. “Doktorluğundan vazgeçme. Karşındakine doktor olduğunu hissettir. Bu senin ayrıcalığın, sen standart bir yönetici değil, doktor bir yöneticisin” demek istemişti.
5-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel sizin için ne ifade ediyor?
Bu çok zor bir soru. Aysun Hoca, daha önce de dediğim gibi hayatımı değiştiren insandır. Eğer akademik alanda ilerleseydim belki Profesör olurdum, ama Aysun Hoca’nın açtığı ufukta, hem hayata dair, hem de mesleki anlamda öğrendiklerimle çok daha fazla yol katettiğimi söyleyebilirim. Dik durmayı, kadın için ekonomik özgürlüğün önemini, bilginin her şey demek olduğunu Aysun Küçükel’den öğrendim. Onunla koridora her çıktığımızda çalışanlara hal ve hatırlarını sorardı. Tek tek hepsinin düğününe cenazesine giderdi. Bana “Çalışanlarla ilişkini hiç kesme” derdi. Ekip arkadaşlarımla irtibat kurmayı ondan öğrendim. Bambaşka biriydi. Aysun Hoca benim rol modelimdi ve yeri her zaman çok farklı kalacak.
Ahmet Hoca da bambaşka biriydi. İnsanlar genelde kendisinden çekinse de benimle ilişkisi farklıydı. Ondan öğrendiğim en önemli şey; hastaya uzak kalmamak gerektiğidir. “ İyi bir yönetici masa başında olmamalı. Her zaman sahada dolaş. Sorunu sadece doktordan değil hastadan da dinle. Çünkü hastanın gördüğü sorun gerçek sorundur” derdi. Bu tavsiye bana empati yeteneği kazandırdı. Doktor olmam, doktorların sorunlarını anlamama fayda sağlıyordu. Ahmet Hoca’nın verdiği bu öğüt ise; hastaları daha iyi anlamamı sağladı. Ona minnettarım. Ayrıca, dış görünüşe çok önem verirdi. Yöneticinin şık ve bakımlı olması gerektiğini, bu kurumun ağırlığının bunu gerektirdiğini söylerdi. “Sen ne kadar ağır davranırsan karşındaki de sana öyle davranır” derdi.
6-Güven Hastanesi sizin için ne ifade ediyor?
Güven Hastanesi benim için; hem bir hayat okulu hem de mesleki bir okuldu. Kişiliğimi değiştiren ve rahmetli Aysun Hoca’nın söylediği “dik duruşumu” kazandığım yer olduğunu söyleyebilirim. Onca zorluğa ve mücadeleye rağmen; insanlarıyla, yaşanmışlıklarıyla, hikâyeleriyle her anını çok güzel hatırlıyorum. Hep yüreğimi sızlatan bir yer olarak kalacak. Güven Hastanesinde işe başlamak hayatımda verdiğim en doğru karardı.
Küçükel Ailesi benim ailem oldu. Güzel imkânlar içinde çalıştım. Kendimi çok şanslı görüyorum. Çalışma hayatına böyle bir kurumda başlamak herkese nasip olmaz. Doğru örneği görerek öğrenmek çok farklıdır. Sağlık yönetimi ile ilgili bildiğim her şeyi burada öğrendiğim için her yeri Güven Hastanesi gibi zannederdim.
7-Güven Sağlık Grubunun başladığı nokta ile geldiği noktayı kıyasladığınızda neler söyleye bilirsiniz?
Her işin başlangıcı hayallerle oluyor. Hayalleriniz yoksa istediğiniz kadar çalışkan olun hiçbir yere varamazsınız. Bu grubun hayalcisi Sayın Banu Küçükel’dir. Ciddi bir yatırımcıdır ve hep hayallerinin peşinden gitmiştir. Bizler de onun hayallerinin gerçeğe dönüşmesine yardımcı olduk. Daha sonra Sayın Nüket Küçükel’in de katılımıyla, yapbozun parçaları tamamlandı, dışa açılım başladı, sınırlar zorlandı ve gelişim çok farklı bir noktaya doğru evrildi. Örneğin; Güven Çayyolu Sağlıklı Yaşam Kampüsü çok farklı bir konseptte kuruldu. Sonrasında, bambaşka bir yapı olarak faaliyete geçen Güven Future, teknoloji alanında ilerliyor. Güven Evde Bakım ve Mobil Sağlık Hizmetleri de çok gelişti ve Türkiye’nin en iyilerinden oldu. Hiç durulmadı ve hep daha iyiye, en iyiye ve nihai olarak da en kaliteliye ulaşılmak istendi. Güven Hastanesi yaklaşık yarım asırlık tarihinde küçük ve yalnızca misafir hekimlere hitap eden bir sistemden, tüm branşlarda hizmet veren ve sektörünün öncüsü olan bir sağlık kuruluşu haline geldi. Güven Sağlık Grubunun en büyük sırrı insana yatırım yapmasıdır. Bunun yanına bir de fiziki yatırımı eklediğinizde başarı kaçınılmaz oluyor. Eminim ki önümüzdeki yıllarda da başarılarını katlayarak yoluna devam edecektir.