"Serhan Karadağ Röportajı" sayfasının sürümleri arasındaki fark

Güven Tarihçe sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
 
1. satır: 1. satır:
[[Dosya:Personel serhan karadag.jpg|200px|küçükresim|sol|Serhan Karadağ]]
+
[[Dosya:Personel serhan karadag.jpg|100px|küçükresim|sol|Serhan Karadağ]]
  
 
''Serhan Karadağ - Resepsiyon - 09.03.2020''
 
''Serhan Karadağ - Resepsiyon - 09.03.2020''
  
7/24 çalışıyordum zaman mevhumum yoktu benim. Yaptığım şeylerden ötürü Ahmet Hoca, hastane sahipsiz kalmasın diye beni gece vardiyasına vermişti. Gündüz de işleri olurdu gitme derdi. Yaklaşık 10 yıl çalıştım.
+
'''“Tüm Küçükel Ailesi çok özel insanlardır”'''
  
Bir doktorun hastası taburcu olmuştu. Salona indi, saat 17.30 gibi hastalar salonda epey bekledi. Ben neyi bekliyorsunuz diye sordum. Biz doktorla anlaştık tüm paramızı aldı dedi. Aysun Abla ameliyattan çıktı, odasına giderken hasta yakınlarının eşyalarını gördü bunlar ne diye sordu. Gariban köylüler, bir kuruş paraları yokmuş dedim. Hastanenin ne kadar parası var diye sordu o zamanlar hastalardan depozito alıyorduk.  O gün hastanede iki hasta yatıyordu şu kadar var dedim. Getir o parayı dedi. Para kazanmak için gelinen bir yerden ceplerine para koyup gönderdi o insanları. O parayı da kendi cebinden ödedi. Bu olay benzeri defalarca olmuştur.
+
Serhan Karadağ;Güven Hastanesinin ruhunu, havasını, samimiyetini başka hiçbir yerde bulamamış. Yıllar geçse de hala aynı hissiyatı yaşayan Karadağ; Güven’de yaşadığı anıları, Dr. Aysun Küçükel’in, kendisini şikayet eden sanatçıya verdiği cevabı haklı bir gururla anlatıyor. Serhan Karadağ’dan, Güven’i, Dr. Aysun Küçükel’i ve Dr. Ahmet Küçükel’i dinledik.
  
O zamanlarda nöbetçi doktorumuz yoktu. Ufak kesikler olduğu zaman hemşirelere yönlendirirdik. Küçük pansuman, dikişler için. Bir hastamız vardı, abone gibi elini, ayağını keser sürekli gelirdi. Yanında da birisi vardı. Hemşire Hanım dikişi atarken, cebine de para sıkıştırdı. Ben de makbuz kesiyordum. Makbuz kesmeyin, biz hiç gittiğimiz yerde para ödemeyiz dedi. Ben ödeme alırım dedim.  Ayağa kalktı biz gidiyoruz dedi. Ben bu ödemeyi alacağım dedim. Vermiyorum dedi, ben adamla tartıştım. Ertesi gün Ahmet Hoca geldi, elini kapıya koydu, “hele yavrum dün burada ne oldu?” dedi.  Hocam hasta ödeme yapmak istemedi ben de bunu kendime yediremedim dedim. Vermezse vermesin, her şeye rağmen burası bir hastane dedi. Hocam siz burada olsaydınız sorardım ödeme alayım mı, almayayım mı diye benim kimseye haraç verecek durumum yok dedim. Bu söylemim bana çok büyük bir eziyet oldu. Beni gece vardiyasına aldı, uzun yıllar çalıştım. Hastane sahipsiz kalmasın diye.
+
'''1-Kendinizi tanıtabilir misiniz? Güven Sağlık Grubunda çalıştığınız süre boyunca hangi görevlerde bulundunuz?'''
  
Rahmetli ablam için de benim de çok kıymetlilerdirŞimdi de çocuklar öyle, canımı isteseler veririm.
+
Ben Serhan Karadağ. Yaklaşık 10 yıl boyunca Güven Hastanesinde Resepsiyonist olarak çalıştım.
 +
   
 +
'''2-Mesleğiniz ile ilgili bilgi verip, Güven Sağlık Grubunda unutamadığınız bir mesleki anınızı kısaca paylaşabilir misiniz?'''
  
Ahmet Hoca Tabipler Odası seçimi vardı. Bizi de götürmüştü. Yardımcı oluyorduk. Sandık açılmaya başladı, hocamın suratı asıldı. “hele yavrum kaybettik galiba” dedi. Yok, hocam bence kazandınız, sizin grup sabah geldi. İlk gelenler oylarını attılar bu açılanlar öğleden sonra gelenler onların tanıdıkları dedim. “hele yavrum ciddi misin?” dedi. Tabi hocam ben takip ediyorum size müjdeli haber getireceğim dedim. “bak gördün mü adamlar kazandı, kafamız buna çalışmıyor” dedi.  
+
Zaman kavramım yoktu. 7/24 çalışıyordum. Yaptığım şeylerden ötürü Ahmet Hoca, hastane sahipsiz kalmasın, diye beni gece vardiyasına vermişti. Gündüz de işleri olurdu, gitmememi isterdi.  
  
Ahmet Hoca sert biriydi fakat bana karşı her ikisi de çok iyiydi. Başka bir hastaneye giriş evraklarını toplamak için bu hastanenin arabasıyla gittim. Öyle anlatayım. Ahmet Hoca yalanı sevmezdi. O dönemde de herkes yalan söylerdi. Ahmet Hoca’da bunu bilir göz yumardı çünkü başka işleri düzgün yaparlardı. Çok zeki biriydi.
+
Gece nöbetine geldiğim bir gün, bir sanatçı gelmiş. Aysun Hanım da not bırakmış, gece sanatçı buraya ziyarete gelebilir, onu doğum katında yatan hastanın yanına çıkarmamamızı, istemiş.  Saat de sabaha karşı 03.00. O dönemin İçişleri Bakanı da burada, hastanenin yan tarafında oturuyordu. O bile öyle havalı gelmiyordu. Önde bir araba, arkada da iki araç var. Benim yanımda da beyaz önlüklü bir personel var. Sanatçı, beyaz önlüklü personeli doktor sandığı için ona anlatıyor. Ben de, “O karışamaz, o doktor değil, yukarı çıkamazsınız.” dedim. Yaklaşık bir saat süren tartışma sonunda, Aysun Hanım’ı aradım ve durumu anlattım. “Telefona ver.” dedi, gazinonun sahibine uzattım telefonu. Gazino sahibi, “Hanımefendi buraya nasıl birini koymuşsunuz.” dedi. Aysun Hanım’ın da söylediklerini duydum. Aysun Hanım, “O ne derse odur. O yüzden oraya koyduk. Siz teker teker çıkın yukarı.” dedi. Tekrar telefona beni istedi, “Tek tek gönder, çıkıp gelsinler.” dedi. Onlar yukarı çıkınca şoförü, “Hayatında gördüğü en büyük eziyettir. Helal olsun sana, alnından öpeceğim.” dedi.  
  
O kadar hastane gezdim, o küçük hastanenin havası hiçbir yerde yoktu. Herhalde de yoktur. Ablamı kaybettiğimde askerden geldiğimde sorgusuz sualsiz işe başladım. Benim için çok farklılardı.
+
'''3-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel ile olan bir anınızı kısaca anlatabilir misiniz?'''
  
Aysun Abla çok prensip sahibi biriydi. Resepsiyonda 5 kişi çalışırdık. Bir tek benim abla dememe müsaade ederdi. Bir gün personel Abla diye hitap etti. Ben senin ablan falan değilim ben başhekimim benimle düzgün konuş dedi. Yani mesafeyi kime nasıl ayarlayacağını çok iyi bilen, Ahmet Ağabey de öyleydi. Ahmet Hoca her şey çok düzgün olsun isterdi. Derdini anlatabilirsen kızmazdı.
+
Bir doktorun hastası, taburcu olmuştu. Hasta, salona indi ve salonda epey bekledi. Neyi beklediklerini sorduğumda, “Biz doktorla anlaştık ama tüm paramızı aldı.” dedi. Aysun Abla ameliyattan çıktı, odasına giderken hasta yakınlarının eşyalarını gördü ve “Bunlar ne?” diye sordu. Gariban köylüler olduklarını ve bir kuruş paralarının olmadığını söyledim. “Hastanenin ne kadar parası var?” diye sordu. O zamanlar hastalardan depozito alıyorduk. O gün de hastanede iki hasta yatıyordu. Miktarı söyledim, “Getir o parayı.dedi. Ceplerine para koyup, öyle gönderdi o insanları. O parayı da kendi cebinden ödedi. Bu olayın benzerleri defalarca yaşanmıştır.
  
Gece nöbetine geldiğim bir gün, bir sanatçı gelmiş, Aysun Hanım’da not bırakmış gece sanatçı buraya ziyarete gelebilir, onu doğum katında yatan hastanın yanına çıkarmayın demiş. Saat de sabaha karşı 03.00 o dönemin İçişleri Bakanı da burada oturuyordu. Hastanenin yan tarafında o bile öyle havalı gelmiyor. Bir araba önde ve arkada da iki araç var. Benim yanımda da bir personel var. O da beyaz önlüklü diye doktor diye ona anlatıyor. Ben de, o karışamaz o doktor değil, yukarı çıkamazsınız dedim. Yaklaşık bir saat, sürdü. Aysun Hanım’ı aradım. Durumu anlattım. Telefona ver dedi, gazinonun sahibine uzattım telefonu. Bacım buraya nasıl birini koymuşsun dedi. Aysun Hanım’ında söylediklerini duyuyorumO ne derse o’dur. O yüzden onu oraya koyduk. Siz teker teker çıkın, yukarı dedi. Tekrar telefona beni istedi, tek tek gönder çıkıp gelsinler dedi. Onlar yukarı çıkınca şoförü, hayatında gördüğü en büyük eziyettir. Helal olsun sana alnından öpeceğim dedi.  
+
O zamanlar nöbetçi doktorumuz yoktu. Ufak kesikleri, küçük pansuman ve dikiş gerektirecek vakaları hemşirelere yönlendirirdik. Sürekli elini ayağını kesip, bize gelen bir hastamız vardı. Yanında da biri vardı. Hemşire hanım dikişi atarken, cebine para sıkıştırdı. Ben de makbuz kesiyordum. “Makbuz kesmeyin, biz gittiğimiz hiçbir yerde para ödemeyiz.” dedi. “Ben ödeme alırım.” dedim. Ayağa kalktı, “Biz gidiyoruz.” dedi. Ben, “Bu ödemeyi alacağım.” dedim. “Vermiyorum” diye üsteledi. Adamla tartıştık. Ertesi gün Ahmet Hoca geldi, elini kapıya koydu, “Hele yavrum dün burada ne oldu?” dedi.  “Hocam, hasta ödeme yapmak istemedi, ben de bunu kendime yediremedim.” dedim. “Vermezse vermesin, her şeye rağmen burası bir hastane.” dedi. “Hocam siz burada olsaydınız sorardım, ödeme alayım mı, almayayım mı, diye. Benim kimseye haraç verecek durumum yok.” dedim. Bu söylemim bana çok büyük bir eziyet oldu. Beni gece vardiyasına aldı, uzun yıllar çalıştım. Hastane sahipsiz kalmasın diye.
  
Tüm Küçükel Ailesi çok özel insanlardır.
+
Bir gün, Ahmet Hoca’nın Tabipler Odası seçimi vardı. Bizi de götürmüştü. Yardımcı oluyorduk. Sandık açılmaya başladı. Hocamın suratı asıldı, “Yavrum kaybettik galiba.” dedi. “Hayır hocam bence kazandınız. Sizin grup sabah geldi. İlk gelenler oylarını attılar, bu açılan oylar öğleden sonra gelenlerin. Onların tanıdıkları.” dedim. “Yavrum ciddi misin?” dedi. “Tabii hocam. Ben takip ediyorum. Size müjdeli haberi getireceğim.” dedim. “Bak gördün mü adamlar kazandı, kafamız buna çalışmıyor” dedi.
 +
 
 +
'''4-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel sizin için ne ifade ediyor?'''
 +
 
 +
Ahmet Hoca sert biriydi fakat bana karşı Ahmet Hoca da Aysun Hoca da çok iyiydi. Şöyle anlatayım, başka bir hastaneye giriş evraklarını toplamak için bu hastanenin arabasıyla gittim. Ahmet Hoca yalanı sevmezdi. O dönemde de herkes yalan söylerdi. Ahmet Hoca da bunu bilir fakat göz yumardı. Çünkü başka işleri düzgün yaparlardı. Çok zeki bir insandı.
 +
Aysun Abla çok prensip sahibi biriydi. Resepsiyonda beş kişi çalışırdık. Yalnızca benim “abla” dememe müsaade ederdi. İnsanlarla kuracağı ilişkiyi çok iyi bilirdi. Ahmet Abi de öyleydi. Ahmet Hoca, her şey çok düzgün olsun isterdi. Derdini anlatabilirsen kızmazdı.
 +
 
 +
'''5-Güven Hastanesi sizin için ne ifade ediyor?'''
 +
 
 +
O kadar hastane gezdim fakat hiçbirinde o küçük hastanenin havası yoktu. Herhalde hala da yoktur. Ablamı kaybettiğimde, askerden geldiğimde sorgusuz sualsiz işe başladım. Benim için çok farklılardı.
 +
 
 +
'''6-Çok keyifli bir sohbetti. Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?'''
 +
 
 +
Tüm Küçükel Ailesi çok özel insanlardır.
 +
 
 +
Rahmetli ablam için de, benim için de çok kıymetlilerdir. Şimdi de çocuklar öyle. Canımı isteseler veririm.

10.39, 5 Mayıs 2021 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Serhan Karadağ

Serhan Karadağ - Resepsiyon - 09.03.2020

“Tüm Küçükel Ailesi çok özel insanlardır”

Serhan Karadağ;Güven Hastanesinin ruhunu, havasını, samimiyetini başka hiçbir yerde bulamamış. Yıllar geçse de hala aynı hissiyatı yaşayan Karadağ; Güven’de yaşadığı anıları, Dr. Aysun Küçükel’in, kendisini şikayet eden sanatçıya verdiği cevabı haklı bir gururla anlatıyor. Serhan Karadağ’dan, Güven’i, Dr. Aysun Küçükel’i ve Dr. Ahmet Küçükel’i dinledik.

1-Kendinizi tanıtabilir misiniz? Güven Sağlık Grubunda çalıştığınız süre boyunca hangi görevlerde bulundunuz?

Ben Serhan Karadağ. Yaklaşık 10 yıl boyunca Güven Hastanesinde Resepsiyonist olarak çalıştım.

2-Mesleğiniz ile ilgili bilgi verip, Güven Sağlık Grubunda unutamadığınız bir mesleki anınızı kısaca paylaşabilir misiniz?

Zaman kavramım yoktu. 7/24 çalışıyordum. Yaptığım şeylerden ötürü Ahmet Hoca, hastane sahipsiz kalmasın, diye beni gece vardiyasına vermişti. Gündüz de işleri olurdu, gitmememi isterdi.

Gece nöbetine geldiğim bir gün, bir sanatçı gelmiş. Aysun Hanım da not bırakmış, gece sanatçı buraya ziyarete gelebilir, onu doğum katında yatan hastanın yanına çıkarmamamızı, istemiş. Saat de sabaha karşı 03.00. O dönemin İçişleri Bakanı da burada, hastanenin yan tarafında oturuyordu. O bile öyle havalı gelmiyordu. Önde bir araba, arkada da iki araç var. Benim yanımda da beyaz önlüklü bir personel var. Sanatçı, beyaz önlüklü personeli doktor sandığı için ona anlatıyor. Ben de, “O karışamaz, o doktor değil, yukarı çıkamazsınız.” dedim. Yaklaşık bir saat süren tartışma sonunda, Aysun Hanım’ı aradım ve durumu anlattım. “Telefona ver.” dedi, gazinonun sahibine uzattım telefonu. Gazino sahibi, “Hanımefendi buraya nasıl birini koymuşsunuz.” dedi. Aysun Hanım’ın da söylediklerini duydum. Aysun Hanım, “O ne derse odur. O yüzden oraya koyduk. Siz teker teker çıkın yukarı.” dedi. Tekrar telefona beni istedi, “Tek tek gönder, çıkıp gelsinler.” dedi. Onlar yukarı çıkınca şoförü, “Hayatında gördüğü en büyük eziyettir. Helal olsun sana, alnından öpeceğim.” dedi.

3-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel ile olan bir anınızı kısaca anlatabilir misiniz?

Bir doktorun hastası, taburcu olmuştu. Hasta, salona indi ve salonda epey bekledi. Neyi beklediklerini sorduğumda, “Biz doktorla anlaştık ama tüm paramızı aldı.” dedi. Aysun Abla ameliyattan çıktı, odasına giderken hasta yakınlarının eşyalarını gördü ve “Bunlar ne?” diye sordu. Gariban köylüler olduklarını ve bir kuruş paralarının olmadığını söyledim. “Hastanenin ne kadar parası var?” diye sordu. O zamanlar hastalardan depozito alıyorduk. O gün de hastanede iki hasta yatıyordu. Miktarı söyledim, “Getir o parayı.” dedi. Ceplerine para koyup, öyle gönderdi o insanları. O parayı da kendi cebinden ödedi. Bu olayın benzerleri defalarca yaşanmıştır.

O zamanlar nöbetçi doktorumuz yoktu. Ufak kesikleri, küçük pansuman ve dikiş gerektirecek vakaları hemşirelere yönlendirirdik. Sürekli elini ayağını kesip, bize gelen bir hastamız vardı. Yanında da biri vardı. Hemşire hanım dikişi atarken, cebine para sıkıştırdı. Ben de makbuz kesiyordum. “Makbuz kesmeyin, biz gittiğimiz hiçbir yerde para ödemeyiz.” dedi. “Ben ödeme alırım.” dedim. Ayağa kalktı, “Biz gidiyoruz.” dedi. Ben, “Bu ödemeyi alacağım.” dedim. “Vermiyorum” diye üsteledi. Adamla tartıştık. Ertesi gün Ahmet Hoca geldi, elini kapıya koydu, “Hele yavrum dün burada ne oldu?” dedi. “Hocam, hasta ödeme yapmak istemedi, ben de bunu kendime yediremedim.” dedim. “Vermezse vermesin, her şeye rağmen burası bir hastane.” dedi. “Hocam siz burada olsaydınız sorardım, ödeme alayım mı, almayayım mı, diye. Benim kimseye haraç verecek durumum yok.” dedim. Bu söylemim bana çok büyük bir eziyet oldu. Beni gece vardiyasına aldı, uzun yıllar çalıştım. Hastane sahipsiz kalmasın diye.

Bir gün, Ahmet Hoca’nın Tabipler Odası seçimi vardı. Bizi de götürmüştü. Yardımcı oluyorduk. Sandık açılmaya başladı. Hocamın suratı asıldı, “Yavrum kaybettik galiba.” dedi. “Hayır hocam bence kazandınız. Sizin grup sabah geldi. İlk gelenler oylarını attılar, bu açılan oylar öğleden sonra gelenlerin. Onların tanıdıkları.” dedim. “Yavrum ciddi misin?” dedi. “Tabii hocam. Ben takip ediyorum. Size müjdeli haberi getireceğim.” dedim. “Bak gördün mü adamlar kazandı, kafamız buna çalışmıyor” dedi.

4-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel sizin için ne ifade ediyor?

Ahmet Hoca sert biriydi fakat bana karşı Ahmet Hoca da Aysun Hoca da çok iyiydi. Şöyle anlatayım, başka bir hastaneye giriş evraklarını toplamak için bu hastanenin arabasıyla gittim. Ahmet Hoca yalanı sevmezdi. O dönemde de herkes yalan söylerdi. Ahmet Hoca da bunu bilir fakat göz yumardı. Çünkü başka işleri düzgün yaparlardı. Çok zeki bir insandı. Aysun Abla çok prensip sahibi biriydi. Resepsiyonda beş kişi çalışırdık. Yalnızca benim “abla” dememe müsaade ederdi. İnsanlarla kuracağı ilişkiyi çok iyi bilirdi. Ahmet Abi de öyleydi. Ahmet Hoca, her şey çok düzgün olsun isterdi. Derdini anlatabilirsen kızmazdı.

5-Güven Hastanesi sizin için ne ifade ediyor?

O kadar hastane gezdim fakat hiçbirinde o küçük hastanenin havası yoktu. Herhalde hala da yoktur. Ablamı kaybettiğimde, askerden geldiğimde sorgusuz sualsiz işe başladım. Benim için çok farklılardı.

6-Çok keyifli bir sohbetti. Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Tüm Küçükel Ailesi çok özel insanlardır.

Rahmetli ablam için de, benim için de çok kıymetlilerdir. Şimdi de çocuklar öyle. Canımı isteseler veririm.