"Aytaç Kardüz Röportajı" sayfasının sürümleri arasındaki fark

Güven Tarihçe sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
("''TARİH:11.03.2020'' Aysun ve Ahmet Küçükel’den bahsederken, önce aklıma ilk gelen bir sağlık kuruluşu oluyor. Güven Hastanesi ben onları tanıd..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
 
(Bir diğer kullanıcıdan 4 ara revizyon gösterilmiyor)
1. satır: 1. satır:
''TARİH:11.03.2020''
+
[[Dosya:Aytaç Kartüz.jpg|200px|küçükresim|sol|Aytaç Kardüz Ahmet Küçükel Aysun küçükel]]
 +
'' Aytaç Kardüz - Spiker - 11.03.2020''
  
Aysun ve Ahmet Küçükel’den bahsederken, önce aklıma ilk gelen bir sağlık kuruluşu oluyor. Güven Hastanesi ben onları tanıdığımda, Paris Caddesi’nde ufak bir binaydı. Ama yine o tarihte, Ankara’nın en iyi hastanelerinden biriydi. Sonraki yıllarda en iyi hastanesi oldu. Gerçekten çok temiz, çok titiz çalışılan bir hastaneydi.
+
'''Zamansız bir veda ile yarım kalan bir dostluk…'''
  
Aysun; çok iyi bir dostumdu çok iyi bir arkadaşımdı. Hala ve hala onu andıkça düşündükçe içimde bir şeylerin koptuğunu hissediyorum. Keşke olsaydı da benimle şu sıkıntımı paylaşsaydı. Ona anlatsaydı her şeyimi diye düşünüyorum. Onu kaybettiğimden beri onun masasının üzerinde resmin biraz küçüğünü salonumda ve biraz da büyüğünü arka odamda evimde muhafaza ederim.
+
Aytaç Kardüz’ün sözcüklerle dile getirdiği duygularından, bir dostun sıcaklığına duyulan hasretin, insanın yüreğini nasıl acıttığını hissediyoruz. Aytaç Kardüz, Dr. Aysun Küçükel’in gidişiyle yarım kalan dostluğunu, hatıralarını, hayallerini buruk bir özlemle anlattı. Aytaç Kardüz’den, zamansız vedasıyla yüreğini sızlatan dostunu, Dr. Aysun Küçükel’i dinledik.
  
Aysun Hanım iki yönlü müthiş bir insandı. Bir insan olarak diğeri de bir sağlık mensubu olarak. Bir kere çok güler yüzlü, çok insancıl olduğu için her hasta onun karşısında hastalığını unutur, orada geçirdiği üç beş günde de oradan hastalığı yokmuş gibi mutlu ayrılırdı. Herkes Aysun’u görmek isterdi. O da hiç kimseyi atlamadan, bu işleri yapardı. Gecenin bir saatinde, illa ki onunla konuşacağım deseniz mutlaka onu karşınızda bulurdunuz. Çok fedakâr, hastasına karşı çok dikkatli çok sevecen, doktor olarak ve insan olarak o kadar önemli şeylerdir ki bu bir insan hastaneye gittiği zaman doktordan aldığı enerji ile ya çok daha rahatsızlanır, ya da hastalığı azalır. İşte Aysun öyle bir insandı.
+
'''1-Dr. Ahmet Küçükel ve Dr. Aysun Küçükel deyince aklınıza ilk gelenler nedir?'''
  
Bir anımdan bahsedeyim, birkaç günlüğüne Taşucu’n gidelim. Dışarıda yürürken, bir baktım zavallı bir kadın ile konuşuyor. Ne oluyor, ne bitiyor falan derken, onun derdini dinlemeye başladı. Karşı tarafta hastalığından bahsediyor. Gerçekten maddi imkânı olmayan zavallı bir insandı. “Biz yarın dönüyoruz, sen mutlaka Ankara’ya benim hastaneme geleceksin ve ben sana bakacağım” dedi. Sen ne yapıyorsun Aysuncuğum dedim. Her zaman ne her yerde öyleydi. Öyle bir insandı ki, öyle bir ruha sahipti ki onun için affedemiyorum kaybını. Doktor ve insan olarak ikinci bir kişiye rastlamadım diyebilirim. Çünkü çok yakından tanıdık birbirimizi onun yanı sıra o hastanenin yan yana yaratılasında o kadar büyük payı vardı ki, Paris Caddesi’ndeki hastaneden sonra oraya da yapacağım, şuraya da yapacağım diye hep anlatırdı. Ve gerçekleştirdi bunları ama sonrasında tabi yarım kalan yerlerde olmuştu. Hayalinde yarım kalan başka şeyler de vardı ama kızlar da müthiş, annelerinin isteklerini yerine getirdiler sayılır. Çayyolu’nda yer açıldı ve onun gibi herkese kucak açtılar. Tabi bu arada Aysun Hanım’dan sonra Ahmet Bey’in vefatı ikisi de sürpriz ölümler oldu. Yani bir insan hastalanır, yatar, kalkar ama her ikisi de bizim için öyle oldu. Ahmet Bey’in kaybından sonra herkesin bildiği üzere ikisini de kızlarım gibi görüyorum. Nüket diplomasiyi bıraktı, yurtdışında çalışıyordu geldi annesinin işini devam ettirmek için. Banu ise anne hayattayken onunla çalışıyordu. Yıllardır aynı tempoda, aynı yorgunlukta, aynı emekleri sarf ederek şimdi ikisi birden her şey daha güzel olsun diye tüm eforlarını sarf ediyorlar, çaba gösteriyorlar. Yani hastayı mutlu etmek için konfor içinde onları yaşatmak için, onlara en iyi imkânları sunmak için ellerinden geleni yapıyorlar.  
+
Aysun ve Ahmet Küçükel’den bahsederken, aklıma ilk gelen, bir sağlık kuruluşu oluyor. Ben onları tanıdığımda, Güven Hastanesi, Paris Caddesi’nde ufak bir binadaydı. O tarihte de Ankara’nın en iyi hastanelerinden biriydi. Sonraki yıllarda da bu durum değişmedi. Gerçekten çok temiz, çok titiz çalışılan, insana değer veren bir hastaneydi.  
  
Aysun ve Ahmet Küçükel yan yana düşününce; Aysun direkt insanın kalbine girerdi. Ama Ahmet Bey daha ciddiydi, biraz da otoriterdi. Herkes onu sever sayardı ama çok farklı ki görüşte kişiydi. Onun için Ahmet Bey’i hastaneden ziyade, dışarıda siyasi yaşantısı olan, onunla mücadele eden başarılı bir hem doktorluğu hem de siyasi yaşamı diye düşünürüm. Hakikaten iki tane güzel insan birden bire bu hayattan çıkıp gitmeleri zamansız ve de en başarılı durulardaki pozisyonlarını bırakıp da sanki birazcık uzaklara gitmişler de döneceklermiş gibi geliyor.  ama birazda arkadaşım diye dostum diye söylüyorum, arkadaşım diye söylüyorum ve çok sevdiğim birisi diye söylüyorum keşke bütün hekimlerimiz aynı onun gibi hastaya yakın olabilseler, insan olarak bütün güzellikleri düşünseler bu kadar güzel olmazdı her şeyi çok yakından ve çok güzel yaptı.
+
'''2-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel sizin için ne ifade ediyor?'''
  
En büyük özelliği neydi biliyor musunuz? “Herkesin yüzünün gülmesini isterdi. ”Ben de hep öğrencilerime ve etrafımdaki dostlarıma onu söylerdim. Gülün. Karşınızdakini tanımasanız da gülün o karşı tarafta da bir mutluluk uyandırır ve güler. Bu sosyal yaşantıda ve arkadaşlık ilişkilerinde o kadar önemlidir ki işte Aysun böyle bir insandı. Beraber çalıştığı herkese gülmesini öğretti. Herkese iyilikle yaklaştı. Herkesin derdini dinledi. Hayatta her şeyi paylaştım onunla, nur içinde yatsın.
+
Aysun; çok iyi bir dostum, çok iyi bir arkadaşımdı. Onu andıkça, düşündükçe hala içimde bir şeylerin koptuğunu hissediyorum. Keşke olsaydı da benimle şu sıkıntımı paylaşsaydı, destek olsaydı, ona anlatsaydım her şeyimi, diye düşünüyorum. Onu kaybettiğimden beri, masasının üzerindeki resmin biraz küçüğünü evimin salonunda, biraz büyüğünü ise arka odamda muhafaza ediyorum.
  
İnsanlığından, insan sevgisinden yalnız orası değil, birde hayvan sevgisi vardı. Bir gün bana dedi ki; bak köpeğimi bir görsen, hastaneden çıkıp onun yanına gidiyorum. Bütün yorgunluğumu unutuyorum. Bir akşam hastane çıkışı ben şu saatte çıkacağım, bir yere gidecektik gel beraber gidelim dedi. Kocaman bir minibüs, Aysuncuğum bütün ameliyathane kıyafetleri ile yeşil torbalar, ben gidiyorum dedi sadece. Eve gidiyor, büyük bir mücadele ve maalesef köpeğini kaybediyor. O kadar bağlıydı ki o köpeğe uzun süre odasından çıkmadı. Bana söylemeden nereye gömdüler acaba derdi. Beni de öyle etkilemişti ki gece rüyalarıma girerdi. Bir bakardım Aysun bağırıyor, buldular yerini buldular diye saklıyormuşum sözüm ona biliyormuşum da söylemiyormuşum. Böyle duygusal zamanlar geçirdik.
+
Aysun Hanım, insan olarak da sağlık mensubu olarak da müthiş biriydi. Çok güler yüzlü ve çok insancıl olduğu için her hasta onun karşısında hastalığını unutur, hastanede geçirdiği üç-beş günde de oradan hastalığı yokmuş gibi mutlu ayrılırdı. Herkes Aysun’u görmek isterdi. O da hiç kimseyi atlamadan, herkesle ilgilenirdi. Gecenin bir saatinde, illa ki onunla konuşacağım, dediğinizde mutlaka onu karşınızda bulurdunuz. Çok fedakâr, hastasına karşı çok dikkatli, çok sevecendi.  Bir doktor ve bir insan olarak o kadar önemli şeylerdir ki bunlar. Bir insan hastaneye gittiği zaman doktordan aldığı enerji ile ya çok daha rahatsızlanır, ya da hastalığı azalır. Aysun’un, öyle güzel bir enerjisi vardı ki…
 +
Aysun ve Ahmet Küçükel’i yan yana düşününce, Aysun direkt insanın kalbine girerdi. Ahmet Bey ise daha ciddi, biraz da otoriterdi. Ahmet Bey’i de, herkes sever sayardı ama Aysun Hanım ile çok farklı görüşte iki kişiydiler. Bu yüzden Ahmet Bey’i, hastaneden ziyade; dışarıda siyasi yaşantısı olan, onunla mücadele eden hem başarılı bir doktor hem de siyasetçi olarak düşünürüm. Hakikaten iki güzel insanın birden bire bu hayattan çıkıp gitmeleri çok zamansız oldu. Sanki en başarılı oldukları zamanlarda, birazcık uzaklara gitmişler de, bir süre sonra döneceklermiş gibi geliyor. Onları çok sevdiğim, arkadaşım ve dostum oldukları için söylüyorum ki; keşke bütün hekimlerimiz onlar gibi hastaya yakın olabilseler, insan olarak bütün güzellikleri düşünseler.
 +
 +
'''3-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel ile olan bir anınızı kısaca anlatabilir misiniz?'''
 +
 
 +
Bir anımdan bahsedeyim. Birkaç günlüğüne Taşucu’na gittik. Dışarıda yürürken, bir baktım Aysun, zavallı bir kadın ile konuşuyor. Ne oluyor, ne bitiyor falan derken, kadının derdini dinlemeye başladı. Karşı taraf hastalığından bahsediyor. Gerçekten maddi imkânı olmayan, zavallı bir insandı. Kadına, “Biz yarın dönüyoruz, sen mutlaka Ankara’ya benim hastaneme geleceksin ve ben sana bakacağım.” dedi. “Sen ne yapıyorsun Aysuncuğum?” dedim. Her zaman ve her yerde öyleydi. Öyle bir insandı ki, öyle bir ruha sahipti ki… Kabullenemiyorum kaybını. Doktor ve insan olarak onun gibi ikinci bir kişiye rastlamadım, diyebilirim. Çok yakından tanıdık birbirimizi.
 +
 
 +
İnsanlığın ve insan sevgisinin var olduğu o güzel ruhunda, bir de hayvan sevgisi vardı. Bir gün bana dedi ki, “Bak köpeğimi bir görsen, hastaneden çıkıp onun yanına gidiyorum. Bütün yorgunluğumu unutuyorum.Bir akşam hastane çıkışı bir yere gidecektik, “Beraber gidelim.” dedi. Kocaman bir minibüs, Aysuncuğum, ameliyathane kıyafetleri ve yeşil torbalarla birlikte sadece “Ben gidiyorum.” dedi. Eve gidiyor, büyük bir mücadele veriyor ama maalesef köpeğini kaybediyor. O kadar bağlıydı ki o köpeğe. Köpeğini kaybettikten sonra uzun bir süre odasından çıkmadı. “Bana söylemeden nereye gömdüler acaba?” derdi. Beni de öyle etkilemişti ki gece rüyalarıma girerdi.  
 +
 
 +
Aysun’un en büyük özelliği neydi biliyor musunuz? Aysun, herkesin yüzünün gülmesini, isterdi. Ben de öğrencilerime ve etrafımdaki dostlarıma her zaman onu söylerdim, “Gülün” derdim. Karşınızdakini tanımasanız da gülün, gülümsemeniz karşı tarafta da bir mutluluk uyandırır. Sosyal yaşantıda ve arkadaşlık ilişkilerinde güler yüzlü olmak, gülümsemek o kadar önemlidir ki… Aysun böyle bir insandı işte. Beraber çalıştığı herkese gülümsemeyi öğretti. Herkese iyilikle yaklaştı. Herkesin derdini dinledi. Hayatta her şeyi paylaştım onunla, nur içinde yatsın.
 +
 
 +
'''4-Güven Sağlık Grubunun başladığı nokta ile geldiği noktayı kıyasladığınız neler söyleyebilirsiniz?'''
 +
 
 +
Hastanenin kuruluşunda, Aysun’un o kadar büyük payı vardı ki… Paris Caddesi’ndeki hastaneden sonra, oraya da kuracağım, şuraya da kuracağım, diye hep anlatırdı. Gerçekleştirdi de bunları, tabii yarım kalan yerler de olmuştu. Yarım kalan başka hayalleri de vardı. Kızları da o kadar müthişler ki… Annelerinin isteklerini, hayallerini yerine getirdiler. Çayyolu’nda büyük bir sağlık kampüsü kurdular ve anneleri gibi herkese kucak açtılar. Tabii bu arada, Aysun Hanım’dan sonra Ahmet Bey’in vefatı da ani ve belenmedik oldu. Ahmet Bey’in kaybından sonra Nüket, annesinin işini devam ettirmek için diplomasiyi bıraktı. Yurt dışında çalışıyordu. Banu ise Aysun Hanım hayattayken onunla birlikte çalışıyordu. Yıllardır aynı tempoda, aynı yorgunlukta, aynı emekleri sarf ederek. Şimdi ikisi birden, her şey daha güzel olsun, diye çabalıyorlar. Hastaları mutlu etmek, onları konfor içinde yaşatmak ve onlara en iyi imkânları sunmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Her ikisini de kızım gibi seviyorum.

08.27, 5 Mayıs 2021 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Aytaç Kardüz Ahmet Küçükel Aysun küçükel

Aytaç Kardüz - Spiker - 11.03.2020

Zamansız bir veda ile yarım kalan bir dostluk…

Aytaç Kardüz’ün sözcüklerle dile getirdiği duygularından, bir dostun sıcaklığına duyulan hasretin, insanın yüreğini nasıl acıttığını hissediyoruz. Aytaç Kardüz, Dr. Aysun Küçükel’in gidişiyle yarım kalan dostluğunu, hatıralarını, hayallerini buruk bir özlemle anlattı. Aytaç Kardüz’den, zamansız vedasıyla yüreğini sızlatan dostunu, Dr. Aysun Küçükel’i dinledik.

1-Dr. Ahmet Küçükel ve Dr. Aysun Küçükel deyince aklınıza ilk gelenler nedir?

Aysun ve Ahmet Küçükel’den bahsederken, aklıma ilk gelen, bir sağlık kuruluşu oluyor. Ben onları tanıdığımda, Güven Hastanesi, Paris Caddesi’nde ufak bir binadaydı. O tarihte de Ankara’nın en iyi hastanelerinden biriydi. Sonraki yıllarda da bu durum değişmedi. Gerçekten çok temiz, çok titiz çalışılan, insana değer veren bir hastaneydi.

2-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel sizin için ne ifade ediyor?

Aysun; çok iyi bir dostum, çok iyi bir arkadaşımdı. Onu andıkça, düşündükçe hala içimde bir şeylerin koptuğunu hissediyorum. Keşke olsaydı da benimle şu sıkıntımı paylaşsaydı, destek olsaydı, ona anlatsaydım her şeyimi, diye düşünüyorum. Onu kaybettiğimden beri, masasının üzerindeki resmin biraz küçüğünü evimin salonunda, biraz büyüğünü ise arka odamda muhafaza ediyorum.

Aysun Hanım, insan olarak da sağlık mensubu olarak da müthiş biriydi. Çok güler yüzlü ve çok insancıl olduğu için her hasta onun karşısında hastalığını unutur, hastanede geçirdiği üç-beş günde de oradan hastalığı yokmuş gibi mutlu ayrılırdı. Herkes Aysun’u görmek isterdi. O da hiç kimseyi atlamadan, herkesle ilgilenirdi. Gecenin bir saatinde, illa ki onunla konuşacağım, dediğinizde mutlaka onu karşınızda bulurdunuz. Çok fedakâr, hastasına karşı çok dikkatli, çok sevecendi. Bir doktor ve bir insan olarak o kadar önemli şeylerdir ki bunlar. Bir insan hastaneye gittiği zaman doktordan aldığı enerji ile ya çok daha rahatsızlanır, ya da hastalığı azalır. Aysun’un, öyle güzel bir enerjisi vardı ki… Aysun ve Ahmet Küçükel’i yan yana düşününce, Aysun direkt insanın kalbine girerdi. Ahmet Bey ise daha ciddi, biraz da otoriterdi. Ahmet Bey’i de, herkes sever sayardı ama Aysun Hanım ile çok farklı görüşte iki kişiydiler. Bu yüzden Ahmet Bey’i, hastaneden ziyade; dışarıda siyasi yaşantısı olan, onunla mücadele eden hem başarılı bir doktor hem de siyasetçi olarak düşünürüm. Hakikaten iki güzel insanın birden bire bu hayattan çıkıp gitmeleri çok zamansız oldu. Sanki en başarılı oldukları zamanlarda, birazcık uzaklara gitmişler de, bir süre sonra döneceklermiş gibi geliyor. Onları çok sevdiğim, arkadaşım ve dostum oldukları için söylüyorum ki; keşke bütün hekimlerimiz onlar gibi hastaya yakın olabilseler, insan olarak bütün güzellikleri düşünseler.

3-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel ile olan bir anınızı kısaca anlatabilir misiniz?

Bir anımdan bahsedeyim. Birkaç günlüğüne Taşucu’na gittik. Dışarıda yürürken, bir baktım Aysun, zavallı bir kadın ile konuşuyor. Ne oluyor, ne bitiyor falan derken, kadının derdini dinlemeye başladı. Karşı taraf hastalığından bahsediyor. Gerçekten maddi imkânı olmayan, zavallı bir insandı. Kadına, “Biz yarın dönüyoruz, sen mutlaka Ankara’ya benim hastaneme geleceksin ve ben sana bakacağım.” dedi. “Sen ne yapıyorsun Aysuncuğum?” dedim. Her zaman ve her yerde öyleydi. Öyle bir insandı ki, öyle bir ruha sahipti ki… Kabullenemiyorum kaybını. Doktor ve insan olarak onun gibi ikinci bir kişiye rastlamadım, diyebilirim. Çok yakından tanıdık birbirimizi.

İnsanlığın ve insan sevgisinin var olduğu o güzel ruhunda, bir de hayvan sevgisi vardı. Bir gün bana dedi ki, “Bak köpeğimi bir görsen, hastaneden çıkıp onun yanına gidiyorum. Bütün yorgunluğumu unutuyorum.” Bir akşam hastane çıkışı bir yere gidecektik, “Beraber gidelim.” dedi. Kocaman bir minibüs, Aysuncuğum, ameliyathane kıyafetleri ve yeşil torbalarla birlikte sadece “Ben gidiyorum.” dedi. Eve gidiyor, büyük bir mücadele veriyor ama maalesef köpeğini kaybediyor. O kadar bağlıydı ki o köpeğe. Köpeğini kaybettikten sonra uzun bir süre odasından çıkmadı. “Bana söylemeden nereye gömdüler acaba?” derdi. Beni de öyle etkilemişti ki gece rüyalarıma girerdi.

Aysun’un en büyük özelliği neydi biliyor musunuz? Aysun, herkesin yüzünün gülmesini, isterdi. Ben de öğrencilerime ve etrafımdaki dostlarıma her zaman onu söylerdim, “Gülün” derdim. Karşınızdakini tanımasanız da gülün, gülümsemeniz karşı tarafta da bir mutluluk uyandırır. Sosyal yaşantıda ve arkadaşlık ilişkilerinde güler yüzlü olmak, gülümsemek o kadar önemlidir ki… Aysun böyle bir insandı işte. Beraber çalıştığı herkese gülümsemeyi öğretti. Herkese iyilikle yaklaştı. Herkesin derdini dinledi. Hayatta her şeyi paylaştım onunla, nur içinde yatsın.

4-Güven Sağlık Grubunun başladığı nokta ile geldiği noktayı kıyasladığınız neler söyleyebilirsiniz?

Hastanenin kuruluşunda, Aysun’un o kadar büyük payı vardı ki… Paris Caddesi’ndeki hastaneden sonra, oraya da kuracağım, şuraya da kuracağım, diye hep anlatırdı. Gerçekleştirdi de bunları, tabii yarım kalan yerler de olmuştu. Yarım kalan başka hayalleri de vardı. Kızları da o kadar müthişler ki… Annelerinin isteklerini, hayallerini yerine getirdiler. Çayyolu’nda büyük bir sağlık kampüsü kurdular ve anneleri gibi herkese kucak açtılar. Tabii bu arada, Aysun Hanım’dan sonra Ahmet Bey’in vefatı da ani ve belenmedik oldu. Ahmet Bey’in kaybından sonra Nüket, annesinin işini devam ettirmek için diplomasiyi bıraktı. Yurt dışında çalışıyordu. Banu ise Aysun Hanım hayattayken onunla birlikte çalışıyordu. Yıllardır aynı tempoda, aynı yorgunlukta, aynı emekleri sarf ederek. Şimdi ikisi birden, her şey daha güzel olsun, diye çabalıyorlar. Hastaları mutlu etmek, onları konfor içinde yaşatmak ve onlara en iyi imkânları sunmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Her ikisini de kızım gibi seviyorum.