Prof. Dr. Dikmen Arıbal Röportajı
Prof. Dr. Dikmen Arıbal (Doktor-Genel Cerrahi Uzmanı)
GÜVEN ve İdeallere doğru.
Ankara'nın sakin, huzurlu, nezih bir semti.
Paris caddesi;
Ve de insana huzur veren, güven veren, rahat, konforlu özel bir hastanesi bulunmayan bir Başkent.
Beri yanda; Tıp eğitimlerini İstanbul Üniversitesi tıp fakültesinde tamamlamış, ihtisasları için Almanya ya gitmiş, son gelişmeleri, değişimleri, hasta insan ilişkilerini Avrupa normlarında görmüş, teknolojiyi, uygulamaları yerinde incelemiş, özel hastane ve işletme konusunda bilgi edinmiş iki genç doktor. Hayat yolunda birbirlerini tamamlayıcı olarak seçtikleri gibi; ihtisaslarını da birbirlerini tamamlayan iki dalda geliştirmişler. Anestezi ve genel cerrahi.
İdeal sahibi olunca bir başka oluyor insan, Sadece kişisel olarak insan sağlığına hizmetle yetinmeyip daha geniş daha kapsamlı ve adeta bütün hastaları kucaklayacak kadar engin bir düşünce, ruh ve fikir birliği içinde. Bir özel hastane.
Ve bu arada Ankara'nın şansı. Yerleştikleri bu kentte, Avrupa da gördüklerini ,öğrendiklerini hayata geçirme uğraşısına giriyorlar. Paris caddesi; Bu iki genç doktor, kendileri gibi nezih, güzel bu ortamda bu günlere erişecek olan Güven hastanesinin temellerini atıyorlar. Geriye bakıyorum hemen hemen kırk yıl geçmiş. Ankaranın en değerli hocalarının yıllardan beri ameliyatlarını, tedavilerini yaptıkları bir hastane haline gelmiş. Kurmak kadar geliştirmekte önemlidir. Hastanenin bugün, özellikle ilgilenmem nedeniyle yazıyorum, mukayese ettiğim için yazıyorum, dünya özel hastane standartlarının üzerinde olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. O iki genç doktor bu gün hayatta yoklar , ancak idealleri emin ellerde yükselmeye devam ediyor.
Kurulduğundan bu yana birlikte çalışma ortamı bulduğum Güven hastanesinde, özel hastane işleticilerinin tam aksine doktorları ile hastaları ile bu kadar özverili, hasta ve doktor haklarına bu kadar değer veren başka bir ortama rastlamadığımı ifade etmek isterim. Güler yüz, her şartlarda doğru ve güven verici yaklaşım.Kurulduğunda prensip buydu ve bu değişmeden hala geçerli.
Hastane başlangıçta iki katlı idi. Çoğu zaman yatak sıkıntımız olur çaresiz kaldığımızda Dr.Aysun hanımın Başhekimlik odasına yatak koydururdum. Ertesi sabahda “kusura bakma Aysuncuğum kendine başka oda bul” derdim. Dedim ya hoşgörü değişmez prensipti .Sonra üçüncü, dördüncü ve beşinci katları beraber çıktık. Hastane o kadarla da kalamazdı. Potansiyeli artıyordu ve taşması gerekirdi. Sonra en modern şartlarda bir zincirleme halinde ikinci ve üçüncü binalar. En son gelişmelerle birlikte.
Hastanenin, mayasında olmakla da mutluluk duyuyorum.
Herşey hedeflendiği gibi gitti. Birlikte bu güne gelmek benim içinde ayrı şanstı.
Bir anı istendi. Kuşkusuz sayılamayacak belki de hatırlanamayacak kadar çoklar. Zira hatıralarında bir ömrü var. Onlarda bizlerle beraber yaşayıp bizlerle birlikte göç ediyorlar.
Benim için en kutsal olanı; Küçük hastanenin ilk zamanlarında Paris caddesine komşu küçük bahçesinde kahvemizi içerken bana bir hediye verdi Dr. Ahmet Küçükel. Orjinali “Napoli national galeri” de bulunan ve Pompei de kullanılan ilk cerrahi aletlerin minyatürü küçük bir setti. Almanyada yapılmıştı. Ahmet in kaybından sonra yeni binanın müze kısmı açıldı. Sergilenmesi için sevgili Banu ya hediye ettim. Müze vitrinine koysunlar diye. Zira oraya aitti, Baba yadigarı.
Ne zaman oradan geçsem sevgili KÜÇÜKEL dostlarımı ve yaşanan anıları yadediyorum.
Nice günlere sevgili GÜVEN.