Ayşe Koçan Röportajı

Güven Tarihçe sitesinden
Admin (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 10.23, 3 Aralık 2020 tarihli sürüm
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

AYŞE KOÇAN / B BLOK GÜNÜ BİRLİK HEMŞİRE

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Bilimler Meslek Lisesi 1979 yılı mezunuyum. Mezun olduğum yerde ameliyathane hemşiresi olarak çalışmaya başladım. 1980 yılında Güven Hastanesi’nde yarı zamanlı işe girerek Güven Hastanesi ile tanıştım. Gelip Aysun Hanım ile görüştüğümde personele ihtiyaçları olduğunu birlikte çalışabileceğimizi söyledi o zamandan beri de Güven Hastanesi’nde çalışıyorum. O zaman sadece akşamları geliyordum. 2 yıl kadar akşam vardiyalarında görev yaptım. O zamanlar Aysun Hanım’ı görme imkânımız yoktu geceleri çalıştığımız için. Daha sonraları hastane ameliyatlarına gelmeye başladığımda Aysun Hoca anestezi hekimiydi. Bizim hastanemizin anestezi hekimliğini yapmıştı. Beraber çalışmalarımız oldu. O andan itibaren Aysun Hoca’nı sıcaklığını hissetmiştim zaten. Daha sonra 1995 yılında Devlet’ten istifa edip burada göreve başlamıştım.

İlk işe başladığımda Aysun Hoca’nın anaç bir tavrının olduğunu görmüştüm. Sabah işe ilk geldiğimde ortalığın düzenine bakın, eviniz nasılsa burayı da o şekilde kabullenmenizi istiyorum demişti. Çok şaşırmıştım. Giriyorsunuz içeri yerleri siliyorsunuz camlara bakıyorsunuz. Özellikle mutfak gibi bir yer vardı oranın temizliğine çok dikkat ederdi. Her sabah geldiğinde gözünün ucu ile her şeyi kontrol ederdi. İster istemez yapıyorduk zaten mecburi değil ama kendiliğinden bir görevimiz gibiydi. Onun kendisinin yaklaşımı, bize örnek oluşu. Mesela ben B1’ de çalışırken Aysun Hoca içeri girdiğinde insan ayırt etmeden herkese günaydın derdi. Bir sedye vardı onun örtüsünü düzeltince ertesi günlerde her seferinde bizde kontrol etme ihtiyacı hissederdik. Yere bir kâğıt düşmüş mesela onu eğilip alırdı. Bizde onu görev edinirdik.

Sahadaki örnek davranışları ve çalışma disiplini ile bizi adapte etmişti. Onda ne gördüysek işimize de onu yansıttık. İş yeri kültürünü Güven Hastanesi’nin kültürünü ve misyonunu içimize işlemişti. Hala bunu da devam ettiriyoruz. Ben bir şey gördüğümde o benim işim değil ben onu yapmayayım diyemem. Mesaim bitmiş neden hala buradayım diyemem demem. Ruhumuza kazıyarak işlerdi bunları. Anlatarak eğiterek değil, kendisi önümüzde bir lider olarak işledi.

1995 yılından beri burada çalışıyorum, hala çalışmaktan çok mutluyum. Çok severek çalışıyorum bu hastanede.

Aysun Hoca’ya gelirsek tarif etmek değil yaşanırdı. Biz yaşadık, güzel bir duyguydu. Bir anne, abla, kardeşti, arkadaştı. Bizim gibiydi. Yeri geldiğinde daha farklı olabilirdi. Aysun Hoca çok farklıydı anaçtı, ruhtu bizimle üzülür, bizimle sevinirdi. Herkesle öyle ama sadece hemşire grubu hekim grubu ile değil, personelde dâhil unun içerisine. Hiçbir yılbaşını, bayramı unutmamıştır. Mutlaka hatırlamıştır bunları. Bizimle birlikte olduğu günleri çoktur. Onun için de buradan kopamam, kopamıyor zaten bizim gibi eskiler.

Bazen kızardı, ama düşünürdük dozunu aştığımız durumlar olabilir derdik. Bunu ortalık yerde bağırıp çağırmazdı. Hatta bir gün ameliyat olmuştu ona yanlışlıkla normal oda verilmişti, süit oda değildi. O gün çok bozulup, kırılmıştı. Ama onda bile üzüldüğünü sadece bizlerle paylaştı, hissettirdi bize ve anında toparlayıp o olay hiç yaşanmamış gibi davranmıştı. Bunlar insanı motive ederdi, uzatmadığı için bizden farklı görürdü, kırıcı ve öfkeli değildi. Hepimiz evimizde çocuğumuza nasıl kızarsak o da öyleydi. Kırıcı bir yanını hiç görmedim.

Aysun Hoca her sabah erkenden buraya gelir Güneş’in doğuşunu izlerdi. Güneş’i seyretmesine bayılırdık. Çünkü en güzel Güneş buradan doğar derdi. Ona bayılırdım. Nöbetten çıktığımızda hep birlikte onu seyrederdik.

Aysun Hoca tarif edilmez, yaşanır, çalışılır. Birlikte olunur o kadar.

Bir gün B Blok katlarına bakıyorum. Her yıl depo sayıyoruz yılsonlarında. Depo sayımını ben yetiştirememiştim. Gidip rica etmiştim hocam yetiştiremedim dedim. Sen bitir gece ara beni kaç olursa olsun demişti. Gece saat 02.00’ye kadar çalışmak bizler için hiç zor gelmezdi. Çünkü onun sıcaklığı vardı. Evinizde işiniz bitmediğinde gitmediğiniz gibi buradan da gitmek istemezdik. Hatta buraya ben başladığımda Devlet mi Özel mi dediğimde evet kitaplardaki gibi bir işyeri demiştim.

Sayım bittikten sonra aradığımda gece saat 02.00’de aradığımda Ahmet Hoca çıktı telefona ve o saatte kimsenin araması mümkün değildir. Hocam Aysun Hoca aramamı söyledi dedim. Kızım deli misin git evine yat, bu saatte hastanede ne işin var senin Aysun zaten uyuyor demişti ve 02.30’da evime gidip sabah yine 07.30’da işe geri gelmiştim.

Ahmet Hocayı Aysun Hocadan birkaç yıl sonra tanıdım. Çok sert görünümlü, dik duran, ama o görünüşün altında pamuk gibi bir kalbi vardı. Ben zaten kültür olarak da sert duruşlu, sert disiplinli insanları çok severim. Aysun Hanım’da öyleydi ama daha anaçtı sert tavrını bize anında unutturuyordu. Ahmet Hocanın sert duruşunun yanında Aysun Hoca vardı onun tüm kızgınlığını öfkesini kapatan bir hanım vardı.

İlk başlarda aile şirketinin zor olabileceğini düşünüyordum ama birlikte büyüyerek geldiğimiz için hiç de öyle olmadığını gördüm. Başka bir kurumda çalışmazdım da zaten. Buradaki çalışma düzeni hemşirelik kitaplarındaki gibi demiştim.

Bir gün asansördeyiz, asansörün içi de kalabalıktı. Ahmet Hoca orada herkesin içinde bana şu haline bak, çok kilolusun demişti. Bende zayıflayacağım hocam göreceksiniz demiştim. Sen zayıflayamazsın demişti. 25 kilo verdikten sonra gittim karşısına, dedi ki ne olmuş zayıfladıysan iki gün sonra gene aynı kiloyu geri alırsın. Ve ben 1 ay sonra gene aynı kiloyu geri almıştım. Tekrar görüştüğümüzde de ben sana demedim mi sende bu boğaz oldukça sen kilo veremezsin demişti.

Ben hiç kırılmadım bu hastanede. Aysun Hocanın ölümü bizim için gerçekten büyük bir acı ve kayıptı. Hatta nasıl olur diye hep tereddüt ve merak içerisindeydik. Şuan da düzenin çok bozulmadığını görüyorum. Aysun Hocanın yokluğunu çok arıyorum.

Ben buranın kültürünü aldığım için çalışmak çok hoşuma gidiyor. Onlar anlatılmaz yaşanırdı, çok mutluyum onlarla çalışıp, onları tanıdığım için. Bayramlarda sırayla bayramlaşırdık. Onlar odada otururdu, tüm personel sırayla girer bayramlaşırdık. Bayramlaşmak için erken gelirdi. Küçük hediyelerimizi verirdi. Bizim için farklıydı. Tüm bayramlarda bayramlaşırdık. Ramazan’da personeli inanılmaz korur gözetirdi. Eski binadayken, merdivene dizilirdik. Herkes sırayla bayramlaşırdı. Yıldönümlerimizi ihmal etmezdi. Yılbaşlarında eğlence tertip ederlerdi.

Aysun Hoca ve Ahmet Hoca için; mükemmel derim. biri anne biri baba dedim. Biri dost biri can derim.