Uğur Sazoğlu Röportajı

Güven Tarihçe sitesinden
Admin (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 10.45, 3 Aralık 2020 tarihli sürüm ("''UĞUR SAZOĞLU - TARİH: 14.03.2020'' Aysun Küçükel bir rehberdi. Yanlış yapılan işlerin hiçbirine sert mizaç ile tepki göstermezdi. Çalışan h..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
(fark) ← Önceki hâli | Güncel sürüm (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

UĞUR SAZOĞLU - TARİH: 14.03.2020

Aysun Küçükel bir rehberdi. Yanlış yapılan işlerin hiçbirine sert mizaç ile tepki göstermezdi. Çalışan hiçbir personeline isim ile hitap etmezdi. Hep “evladım” derdi. Yanlışın yanlış olduğunu çok net bir şekilde anlatır, doğru yapılması nasıl gerekiyorsa onu yapar, öğretir ve bundan sonra böyle olacak derdi. Örneğin: temizlik ekibi, Aysun Hanım genelde Arap Sabunu kullanırdı, işin yanlış olduğunu gördüğünde gelirdi, sabunun nasıl kullanılacağını gösterirdi. Asansörü kendisi silerdi, demir parmaklıkları silerdi ve gösterirdi. Evladım böyle yapacaksın derdi. Hiçbir zaman sert mizaçla, azarlayarak, tersleyerek yol göstermezdi. Fakat işin ikinci kez suiistimale uğradığını görürse bu sefer davranışı farklı olurdu.

Aysun Küçükel’in en çok önem verdiği unsur ahlak ve iş ahlakıdır. Prensipler, çalışmanın kalitesi her şeyi öğretirdi. Öğrettiği şeyi karşısında yapılmasını isterdi. Kesinlikle patron havasından ziyade bir öğretici olarak, bir rehber olarak, bir anne olarak yaklaşırdı. Anlatırdı ve o anlattığının da karşılığını isterdi.

22 Ekim 1988 Cumartesi günü Ankara Atlı Spor Kulübün’nde Halkla İlişkiler Birimi’nde çalışan arkadaşımın yanına gitmiştim. Gazi Üniversitesi Resim Öğretmenliği 3.sınıfta okuyordum. Gölbaşı’ndaki lokantamız satılmıştı. Yeni bir hayat başlamıştı. Dahası zor günlerdi.

Saat akşam 20.00 sularında beyaz kürklü bir hanım içeri girdi. Asalet ve zerafetli duruşu ile kelimelerle ifade edilemeyecek bir hanım. Aidat ödemek istediğini söyleyince, kendilerinden özür dileyerek burada çalışmadığımı, arkadaşımın birazdan geleceğini söyledim. Kendileri içeriye restorana gitti. Yaklaşık 3 saat sonra saat 23.00 civarında çıkışta aidat öderken arkadaşım İlhan aracılığıyla tanışmıştım. Kürkünü tuttum. O asil hanımefendi teşekkür etti. Arkadaşım İlhan, “Doktor Hanım arkadaşım üniversitede okuyor. İşe ihtiyacı var…” “terbiyeli saygılı bir arkadaşın var. Pazartesi sabah hastaneye gelsin” dedi.24 Ekim Pazartesi günü saat 10.00’da adını ilk kez duyduğum Paris Caddesi’nde bulunan Güven Hastanesi’ne gittim. Resepsiyonda bulunan Nermin Yüksel adlı hanıma Dr. Aysun Küçükel ile görüşmek istediğimi söyledim. Beni Başhekimlik önündeki koltuklarda beklemeye aldı. Sonra, iki gün önce Atlı Spor Kulübü’nde tanıştığım asil hanımefendi Dr. Aysun Küçükel beyaz üniforması ile odasına geçti. En son beni görüşmeye aldılar. Uzun ve detaylı bir görüşme esnasında bana kahvaltı yapıp yapmadığımı sordu. Henüz yapmadım cevabını verince, bana çay ve poğaça söyledi. Resim yapmayı çok mu seviyorsun diye sordu. Henüz yapmadım deyince, fakülte okuyup, subay olmak istiyorum dedim. Telefon ile birisini odaya çağırdı. Odaya gelen, daha sonraları hiç adını unutamayacağım Metin Akbaba oldu. Ona “Uğur bugünden itibaren bizimle çalışacak. Önce birkaç gün okul çıkışı gelecek ortamı öğretin, sonra da gece nöbetlerinde görev alacak” dedi. Teşekkür edip elini öptüm ve fakülteye gitmek üzere oradan ayrıldım.

1989 yılındaki büyük Bulgaristan göçünde zamanın Ankara Valisi Saffet Arıkan Bedük ile Dr. Aysun Hanım’ın iletişim ve koordinasyonunu ben sağlıyordum. Bu vesile ile Sayın Vali’den burs almıştım. Bir hastane ziyaretinde zamanın Devlet Bakanı Sayın Cemil Çiçek aracılığı ile Devlet Bursu almıştım. Bunları öğrenen rahmetli Aysun Küçükel bir burs da benden alacaksın dedi.

Aysun Küçükel benim manevi annem olmuştu. Üniversite bittikten sonra Askeri Okul Eğitimi sonrası, üniforma ile elini öpmeye geldiğim gün gözyaşlarını saklayamamıştı. Yakalandığım amansız hastalık esnasında tedavimi yaptırmış ve yakından ilgilenmişti. TSK’dan ayrıldıktan sonra beni tekrar hastanede göreve başlattı. Bu sefer müstesna insan Nüket Küçükel devreye girdi. Dönemin DYP Milletvekili rahmetli Ahmet Küçükel, Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan’a duygu dolu yazmış olduğu referans mektubu ile beni Bartın’a öğretmen olarak atanmama vesile oldu. Bir yıl sonra, Ankara’ya döndüğümde Dr. Aysun Hanım, hastanede çalışan ev arkadaşım Fikret Baş aracılığıyla beni çağırdı. Yeniden yapılanma dönemi denilen kurumlarla anlaşma ve tanıtım görevini Banu Küçükel Hanım başkanlığında yapmamı istedi. Gündüz Ankara Lisesi’nde Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyor, boş saatlerimde de kurumlara tanıtım yapıyordum. Güven Hastanesi’ndeki gece nöbeti görevimi de yerine getiriyordum.

Yeni görev yerim MGK Genel Sekreterliği’nden dolayı ek iş dönemim sona ermişti. Yıllar sonra 23 Nisan 2001 yılında Rahmetli Dr. Aysun Hanım’ın doğum gününde minnet duygularımı içeren bir mektup yazmıştım. Aynı yılın Haziran Ayı’nda Baltalimanı Polis Evi’nde kaldığım esnada beni arayan sekreter, Yusuf, Dr. Aysun Hanım’ın görüşmek istediğini ve telefonu bağladığında müthiş bir duyguya kapılmıştım. Öncelikle “nasılsın” diye sordu. “Yazdıkların beni ağlattı” dedi. İstanbul’da olduğumu öğrenince Ankara’ya dönünce mutlaka gel dedi.

Hastanenin ek binasında inşaat ruhsatı için kat planında Büyükşehir Belediyesi ile yaşanan krizde beni görevlendirmiş, lise bitirme sınavlarında öğrencim olan zamanın belediye başkan vekili Seyfi Saltoğlu’na giderek ruhsat sorununu çözdüğümde çok mutlu olmuş ve beni takdir etmişti. Tekrar hastanede çalışma teklifinde bulunmuş, ben ise memuriyetten ayrılmak istemediğimi ama her daim emirlerinde olduğumu söylemiştim.

2002’de TBMM’de görevim esnasında rahatsızlığımda 2006 yılındaki amansız hastalığımda da hep ilk müdahale de bulunan tedavilerimi yaptıran beni her defa hayata döndüren iyilik meleği, manevi annem, rahmetli Dr. Aysun Küçükel’dir. Sağlık Bakanlığı’nda görev yaptığım esnada karşılaştığımızda çok sevinmişti. Bakan Bey ile görüşmesinde bu defa bakanlık personeli olarak eşlik ettim. 2007 yılı Ağustos Ayı’na dek hastane personeli arkadaşım aracılığıyla haberleşiyorduk. Kaybettiğimiz haberini aldığım tarif edemediğim acıyı yaşam birindıştım. Kocatepe Camii’nde kızı Nüket Küçükel taziye esnasında “seni çok severdi, sen de anneni kaybettin.” Dediği anda sözün bittiği yerdi. Bir yıl sonra bu defa 5 Mart 2008’de bu defa Doç. Dr. Ahmet Küçükel ve Nüket Küçükel devreye giriyor ve Kalp ve Damar Cerrahi duayeni Doç. Dr. Haldun Karagöz’e naklimi yaptırıyor ve beni sağlığıma kavuşturarak 3. Kez hayata döndürüyorlardı.

Bugün beni ben yapan, Dr. Aysun Küçükel gökyüzündeki milyonlarca yıldızın birinden eminin görüyordur. Her zaman olduğu gibi yine sevinçle gurur duyuyordur. Nurlar içinde uyuyun, eminim mekanınız cennettir.