Güven Eğitim ve Sağlık Vakfı Başkanın Mesajı
GÜVEN EĞİTİM VE SAĞLIK VAKFI
BAŞKAN’DAN ....
Yıllar geçtikçe “zaman”kavramı beni içine çekiyor. Büyüleyici buluyorum simya yeteneğini ; değiştirme, dönüştürme, döndürme gücünü.
“Zaman”la birlikte sadece doğruların, güzellerin, iyilerin, kabullerin anlamlarının değil ; olmaz, unutulmaz diye ifadelerimizde yer bulan hislerin, kişilerin, olayların da eridiğine, hayatın akışında kaybolduğuna şaşırıyor, başımı önünde saygı ve biraz da korkuyla eğiyorum.
Enteresan gelebilir ama ölümü de “zaman” dan ayrı düşünemiyorum. Ölüm ve “zaman” beraberlerinde varlığın sonunu, yok oluşu, ‘bir zamanlar’ la başlayan cümleleri getiriyorlar.
İnsanoğlu kendini bu iki gerçeğin değersizleştirme çabalarına karşı korumak için onlarca yöntem uygulamaya sokmuş; Vakıf müessesi de bunlardan biri olmuş.... Hatırlanmak; bedenini olmasa da ruhunu, kişiliğini, benliğini yaşatabilmek için.
Güven Eğitim ve Sağlık Vakfının da hikayesi farklı değil esasında. Her ne kadar Güven Üniversitesi’nin kurulabilmesini teminen kanuni bir gereklilik neticesi 2006 senesinde hayata geçirilmişse de; kurucuları Dr. Aysun ve Dr. Ahmet Küçükel’in iki sene arayla beklenmedik vefatlarıyla, evlatları olarak bizlerin -esas görev tanımına uygun olarak- Vakfı; bilinçaltımızda anne ve babamıza duyduğumuz özlemi, onların varlığını hayatlarına dokunduğumuz çocukların, yaşlıların, öğrencilerin bedenlerinde yaşatma aracı olarak kullanma çabasıdır.
Dedim ya “zaman”. Yıllar içinde hayırseverlik olarak da nitelendirilen bu ‘daim kılma’ mücadelesinin boyut değiştirdiğini; ölümün eziciliğine karşı bireysel dokunuşların artık yetmediğini; o bedenlerin unutuluşun akışına set çekmekte kifayetsiz kaldığını gördük.
Toplumsal katma değeri yüksek iyilik hallerinin yarattığı sinerjinin yok oluşa daha güçlü bir kalkan olabileceği ümidiyle; kurumsallık, ulusallaşma, kapsayıcılık ve hatta uluslararasılaşma silahlarını önümüze katarak; ölümle zamanın el birliğiyle yarattığı yaraları sarma mücadelesine giriştik.
Projelerimizi 21. Yüzyılın en büyük sosyal sorunu olarak gördüğümüz “yaşlanan nüfus ve beraberinde getirdiği sosyal sorunlar” etrafında şekillendiriyoruz. Haysiyetli ve kaliteli yaşlılığın peşine düşüyor; teknolojinin kolaylaştırıcılığının izlerini sürüyoruz.
Anlayacağınız;
“Zaman” la anlaşma sürecindeyiz.
Sağlıklı “zaman” diyoruz.
Yaşlılıkla “zaman”ı barıştırmaya çabalıyoruz.
Ölümü bilmem ama Garcia’nın dediği gibi “zaman”a “zaman” veriyoruz.
Saygılarımla,
Nüket Küçükel Ezberci