"Ali Küçük Röportajı" sayfasının sürümleri arasındaki fark

Güven Tarihçe sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
1. satır: 1. satır:
 +
[[Dosya:Personel ali kucuk 1.jpg|400px|küçükresim|sağ|Ali Küçük]]
 +
 +
[[Dosya:Personel ali kucuk 2.jpg|400px|küçükresim|sağ|Ali Küçük]]
 +
 
''ALİ KÜÇÜK / AŞÇI''
 
''ALİ KÜÇÜK / AŞÇI''
  

08.39, 9 Aralık 2020 tarihindeki hâli

Ali Küçük
Ali Küçük

ALİ KÜÇÜK / AŞÇI

1976 yılında eşimle beraber geldik. Nasıl geldik, ir arkadaşımızın eşi Çevre Sokakta kuafördü. Rahmetli Aysun Hocam da oraya gidermiş herhalde. Oradaki bayan buraya personel alınıyor mu demiş, bizden bahsetmiş. Aysun Hocam da gelsinler demiş. Aysun Hocam da ameliyattaymış, geldik Şahap Bey, Gündeyiş Hanım vardı. Benim hanım o zaman becerikliydi, gözleme Elazığ’dan peynir gelirdi. Yapar getirirdi bizim hanım. Ben yardımcı olarak girdim. Bir Ahmet Usta vardı. Emekli olacaktı, onun yerine biri lazımdı.

Camın önünden geçerdi rahmetli Ahmet Hocam, yavrum o yaptığın kadayıfın sıcağından ver bana derdi.

Bir gün de Ahmet Hocam’a soğan kesilmiş bıçak ile karpuz kesmişler. Camdan bir kızdı.

Elazığ’dan balık gelirdi, keklik, tavşan gelirdi. Gelen şeylerden ben sorumluydum.

Kahvaltıya yetişelim diye neler yapardık. Ayvayı rendeler reçel yapardık. Rahmetli Aysun Hocam el arabası üzerinde plastik naylon satan satıcıları görünce Ali Usta’yı çağırın, bir şey lazım mı sana derdi. Çırpma teli, süzgeç falan aldı oradan. Yani çok idareciydi. Ekmekler çok ziyan oluyor dedi. Ameliyathanede bir sürü yemek var artan. Hocam ameliyathaneye 3 yemek lazımsa 5 yemek istiyorlar, gelecek var diye dedim. Öyle mi dedi.

Beyaz aşçı kostümüm ile gezerdi. Ahmet Hoca çok severdi yakışıklı, babayiğit adamı.

Ekmeği kalın kesersen ucundan artar, ama ekmek ince kesilirse bir dilim ye başka yemezsin ziyan olmaz.

Personelin asansöre binmesi ebedi yok. Ahmet Hoca kızardı. Bir gün hasta kaydı yaparken elleri titrerdi bir arkadaşın. Ona bir kızdı, buyurun hocam dedim. Yavrum bu soytarı ne içiyor, ne yapıyor görmüyor musunuz bunu diye bir kızdı.

Zekai diye bir arkadaş vardı onun babası Anadol aracı vardı onunla Nüket ve Banu’yu okula götürürdü.

Kışın ben işe geliyordum. Kahvaltı yetişsin diye bal yerine reçel koyardık.

Birisi araba alırdı, Banu Hanım bir araba almıştı cici miydi adı. Ali Ağabey bu araca bir kurban kesilecek, mutfağa girmek yasaktı, personel giremezdi. Bir gün de Ahmet Hoca geliyormuş, yasak mutfağa girmek diye bağırdım. Ali benim yavrum dedi. Servisi verdik, ızgara köfte yazıyor bazılarında, bizde biraz fazla yapardık ki bazen hasta gelirdi. Bunların sayısı var mı bana ver dedi, yok hocam dedim hemen verdim. Servis bitti ızgarada dura dura üzeri biraz yanar gibi kurumuştu. Ali bu köfteleri lokantada yer misin dedi. Hocam bunlar biraz ızgara üzerinde kalmış dedim. Kızdı bana kızınca üzerine de yoğurt sıçradı sildik.

Bir gün ben izinliyim Ahmet Hocanın iki ayağı da kırılmış. Elemanlar diyor ki Ali Ağabey, ne olur gel. Geldim geçmiş olsun diye hocamın yanına giriyorduk. Ahmet Hocanın odasına gitmeye imkân yoktu. Ben yanına otururdum. Şunu al derdi ben yazardım. Ali bana küçük bir ekmek yap bir şey gönder dedi. Yaptım gönderdim. Ali yavrum bir paça yap sen güzel yapıyorsun dedi. Bir gün bizim elemanlar yapmış götürmüş. Kim yaptı bunu diye sormuş. Bu Ali’nin yaptığı çorba değil demiş.

Eskiden yenenin hesabını sormazlardı. Yeter ki israf olmasın. Bir gün Aysun Hocam; Ahmet Elazığ’da milletvekili oldu. Ona bir kan akıtmamız lazım dedi. Akşam eve gittik. Kurbanlığı almışlar. Ahmet Hocam yoldan geldi, Ali ne var ne yok yavrum dedi. Buranın kurbanlarını hep ben keserdim. Sarma yapardık, Aysun Hocam çok severdi. Dolmanın içini yapardım. Ali Usta topaç gibi dolma sarıyorsunuz, bunları küçük sarın dedi. İnce sararsak 10 tane koymak lazım, kalın olunca 3,4 tane koyabiliyoruz dedim. Bir şey demedi sonra.

Ahmet Hocamın annesine Babaanne derdik.

Aysun Hoca personeli çok düşünürdü. Bir gün canım sıkkın. Aysun Hoca mutfağa geldi, Ali Usta senin bir derdin var dedi. Oğlum askere gitti, evin de taksitleri var hocam dedim. Hemen muhasebeye git para al dedi. İnsanlar böyle ev sahibi oldular.

Aysun Hocam mutfak yapılmıştı, orada inşaat pisliği vardı. Bakmış ki bende kitap alacağım çocuklara, izin verdi bana sen git dedi. Ertesi gün bakmış hala duruyor. Kızdı personele neden temizlemediniz diye, yattı kendisi sildi orayı. Üzerine eski kazağını giydi, fayansçı çalışırdı oda temizlerdi. O ölmedi, imkân yok. Allah’ım onu cennete koydu. Hocam ekmeğin içine bir şey koyar yer, bir yandan hastaneyi gezerdi. Böyle insan unutulur mu, ekmeğini veriyor, işini veriyor, seni düşünüyor. Yemin ediyorum annemden babamdan fazla onu seviyordum. Annemden babamdan daha iyiydi. Rahmetli babam başımdan gidin derdi, bende geldim burada işe başladım.

Bir gün küçük mutfaktayım Aysun Hocam geldi, sen burada nasıl çalışıyorsun diye sordu. Hastane inşaat halindeyken 2, 3 ay kadar küçük bir yerde yemek yaptık. Bir gün de bir doktor yemeği beğenmemiş yemek geri gelmiş. Aysun Hocam da yanımızdaydı. Sinirlendi, görmüyor musun bu çocuk ne şartlarda yemek yapıyor, siz yemek beğenmiyorsunuz diye kızdı ve onu işten gönderdi. Dar yerlerde çalıştığımız için.

Ahmet Hoca gelirdi eline limon sıkardım, saçına sürer, meclise giderdi. Ali Usta gel filanca kişinin annesi ölmüş, ona bir helva yapalım derdi yapar cenaze evine götürürdük. Bir gün Aysun Hocam arabayı kullanıyor ben de arka koltuktayım. Cenaze evlerine yemek götürüyorduk. Çorba kasislerde sallanırdı.

Bir gün Ahmet Hocanın arabası park halindeyken arkadan gelen araç geldi ve arabaya vurdu. Ahmet Hocam da gördü alkışladı, duran arabaya da vurulmaz ki dedi.

Tadilat vardı hastanede elektrik kabloları, hurda şeyler vardı. Aysun Hocam malzemelerin yanına oturur, işine yarayanları kenara ayırırdı. Yığardı bir gün de ayna görmüş, Ali Usta bu senin işine yarar bun al eve götür demişti. Doktor Hanım birde şurada bir boru var benin gözüm ona ilişti ne borusu diye sordu tarif ettim al götür dedi.

Bir yakınım olsan hastam olsun hemen derhal hocalar öyle güzel ilgilenirdi.

Ev yapacağım yere askeriye tel çekmiş içeri almış. Benim para boşa gitti dedi. Hemen Aysun Hocam bul başka yerden alalım dedi.

Bir gün oruç tutan kaç kişi var say gel dedi saydım, geldim. O kadar kişiye karpuz, pide alır gelirdi.

Kıbrıs Harekâtı zamanı sokağa çıkma yasağı vardı. İşe gelemezdik, gelince burada kalırdık. Gece çiğ kötfe yapardım. Tepsileri hazırlardım. Bana candan ciğerden davranırdı, severdi.

Ben izinliyken bir gün hastaneye malzeme gelmiş. Asansörün de belli bir kapasitesi var. Malzemeyi fazla yüklemişler üzerine de birkaç kişi binmiş. Asansör inerken duvara yaslanmış kalmış. Ahmet Hocada duymuş. Dün asansörü kim yaptı diye sordu benim de haberim yok. Ne oldu dedim. Biri hocam fazla yükledik diye konuşuyor Ahmet Hocam kızdı onlara. Balyoz ile kırdılar duvarı yaptılar tekrar.

Aysun Hocam olmasa hastane batardı. O varken hiçbir şey yoktu.