Neşe Demirbaş Röportajı
Neşe Demirbaş Hemşire
İsmim Neşe, hemşire olarak görev yapıyorum. Güven Hastanesi’ne 2002 yılında başladım. Kısa bir süre kadın doğum servisinde çalıştım. Daha sonra da poliklinikte çalıştım. Sonrasında poliklinikte sorumlu olarak görevime devam ettim. Yaklaşık 18 senedir Güven Hastanesi’ndeyim. Aysun Hocam ve Ahmet Hocam ile bir süre çakışma fırsatım oldu. B Blok olduğu zaman orada çalışan arkadaşlarım kadar birebir ve uzun çalışmak kısmet olmadı maalesef. Ufak tefek çalışma fırsatım oldu yine de kendimi şanslı hissediyorum.
İlk malzeme yönetimi sistemi kurulurken, bende eğitimi alan uygulayıcılardan biriydim. Aysun Hocam tüm süreçlere hakim olurdu, bilirdi. Kim ne yapıyor, nasıl yapıyor onları hep takip ederdi, öğrenmek isterdi. Onlarla ilgili geri bildirimler alırdı. Bir gün poliklinikte telefon çaldı, dediler ki Aysun Hoca seni istiyor. Tabii bende bir heyecan oluştu. Ne oldu acaba, ne soracak, sorduğu soruya cevap verebilecek miyim diye. Açtım telefonu buyurun hocam dedim. Neşe kızım çocuk bölümünde bir solüsyon var, biz onların giriş çıkışlarını nasıl takip ediyoruz dedi. Bilmediğim yerden bir soru geldi. Hocam girişlerini biliyorum şu şekilde oluyor ama çıkışlarını çok net bilemiyorum ama müsaade ederseniz öğrenir size bildiririm dedim. Tamam kızım, sen araştır bana bilgi ver dedi ve telefonu kapattı. Ben can havliyle gittim bölümle konuşup sorunun cevabını öğrendim. Aradım Aysun Hanım’ı müsaade ederseniz bilgi vermek istiyorum dedim. Tamam, aferin sana, teşekkür ederim böyle takip etmeye devam edin dedi.
Bir patron olarak, bir Başhekim olarak, bir hastane sahibi olarak bu kadar anlayışla süreci yeni öğrenen bir kişi olarak bir takım şeyler soruyor ve öğrenmek istiyor. Ve de motive ederek, kendimi çok değerli hissettim. Bilmediğim için kızmadı, ya da geri dönüş yaptığım için teşekkür etti. Böyle devam edin dedi, o çok motivasyon sağladı bana. O zaman ne tavrım olsa iletebileceğimi, paylaşabileceğimi hissettim ve gerçekten heyecanlı ve öğretici bir süreçti benim için. Bu olaydan sonrasında bir iş yapıyorsam, o işin öncesi, sonrası nasıl oluyor, nasıl devam ediyor. Bunları hep gözden geçirmeyi bilgi sahibi olmayı çünkü sadece sizin süreciniz değil, hepsi bir bütün öyle bakmayı bana tecrübe kattı onun için şanslıyım.
Yine bir gün malzeme yönetimi ile ilgili her şey sisteme geçirilmiş. Fakat yolunda gitmeyen bir şeyler var. En üst katta toplantı salonuna tüm bölüm sorumlularını Aysun Hoca çağırmış. Herkesi teker teker dinledi, herkes sıkıntılarını çok rahat ifade edebildi. Herkesin süreçlerini çok iyi bilir ve hakim olurdu. Rahatça zorluk sıkıntı yaşadığınızda danışabileceğiniz veya çözüm önerisi sunabileceğiniz, önerileri dikkate alan biriydi. Herkesin her söylediğine değer ve önem verirdi.
Flaster kullanımını Aysun Hoca’dan öğrendim. Çok yokluk zamanlarında çalışmışlar, bizim nesil öyle bir dönemde çalışmadı bu bir şans ama onlar çok yokluk zamanında çalışmışlar onun için her şeyin kıymetini bilen ve olması gerektiği kadar yerinde ve zamanında tıbbi malzemeleri sahip çıkılarak, koruyarak, dikkat edilerek kullanılması gerektiğini söylerdi. Bunlardan biri de flasterdir. O zamanlar ipek alerji yapmayan flasterler her yerde yoktu. Mesela bizim arkadaşlarımız bunları bir kâğıt asmak için bant yerine kullanabiliyorlar. Bizler hastaların ameliyattan sonraki pansumanlarını kapatmak için, serum takıldığında ellerinin üzerine flasterleri bulamazlarken biz bulabiliyoruz. Bir tanıdığım başka bir hastanede yattı, orada hastalara o flasterlerden bulamıyorlardı ve daha basit daha hasta cildi için uygun olmayan alerji yapmayan özel olmayan flasterler kullandıklarını ve buna bağlı olarak hastaların ciltlerinde yaralar oluştuğunu görmüştüm. Biz şanslıyız, elimizde o malzeme var hem hastalarımız için hem de kurum için faydalı bir durumdu. Gerçekten malzemeyi yerinde ve zamanında gerektiği kdar kullanımı sağlayan o bakış açısında olan personel olması bence güzel. Bu olayı hiç unutmam eminim pek çok kişinin de hafızasındadır.
Ahmet Hoca da çok titizdi. Her şey tam yerinde olsun düzeninde olsun. Bir gün Ahmet Hoca sık sık hasta ziyaretine çıktığı zaman o yerlerin parlaması lazım. En ufak bir şey yere dökülmüş veya leke gösteren herhangi bir şey olmaması lazım. Ahmet Hoca geçerken hemen kontrol ederdik. Çünkü hemen kafayı uzatır bakardı, biz anlardık ki orada sorun var.
Aysun Hoca daha anaç daha şefkatli daha koruyup kollayan bir yapısı vardı. Ahmet Hoca biraz daha otorite biraz daha resmi bir figür çiziyordu ama hemşirelik haftası kutlaması yapmıştık, orada yaptığımız faaliyetler, işler bölümler ve süreçleri sosyal organizasyonlar, oyunlar falan yaptık. Dedi ki hepinizle gurur duyuyorum. Siz ne kadar güzel şeyler yapıyorsunuz. Ve hep üniversite hayali vardı, siz kendi öğrencilerinizi yetiştirin, siz bu işi çok iyi yapıyorsunuz. Bunu sizden sonrakilere okulda aktarın derdi.