Neşe Demirbaş Röportajı
Neşe Demirbaş Hemşire
“Birçok şeyi onlardan öğrendiğim için kendimi oldukça şanslı hissediyorum”
Neşe Demirbaş, Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel’i daima yol göstericisi olarak gördü. Onlardan öğrendiklerini, mesleki becerisiyle bir araya getirerek verilen görevleri layıkıyla üstlendi. 2002 yılından bu yana Güven Hastanesinde çalışan Neşe Demirbaştan; Güven’i dinledik.
1- Kendinizi tanıtabilir misiniz? Güven Sağlık Grubunda çalışmaya nasıl ve ne zaman başladınız?
Ben Neşe Demirbaş. 2002 yılında, Güven Hastanesinde hemşire olarak çalışmaya başladım. Kısa bir süre kadın doğum servisinde sonrasında ise poliklinikte çalıştım ve akabinde poliklinikte sorumlu olarak görevime devam ettim. Yaklaşık 18 senedir Güven Hastanesinde çalışmaktayım.
2-Güven Sağlık Grubunda unutamadığınız bir mesleki anınızı kısaca paylaşabilir misiniz?
Aysun Hocalar, imkanların çok kısıtlı olduğu zamanlarda çalışmışlar. Bizim nesil öyle bir dönemde çalışmadı. Bu nedenle Aysun Hoca, her şeyin kıymetini bilirdi. Tıbbi malzemelerin ihtiyaç duyulduğu kadar, yerinde, zamanında ve dikkat edilerek kullanılması gerektiğini söylerdi. Bunlardan biri de flasterdi. Ben, flaster kullanımını Aysun Hoca’dan öğrendim. O zamanlar ipek ve alerji yapmayan flasterler her yerde yoktu. Mesela arkadaşlarımız, bunları kâğıt yapıştırmak için bant yerine kullanabiliyorlardı. Diğer hemşireler, hastaların ameliyattan sonraki pansumanlarını kapatmak için flasterleri bulamazlarken biz bulabiliyorduk. Bir tanıdığım başka bir hastanede yatmıştı ve o hastanede hasta cildi için uygun olmayan, alerji yapan flasterler kullandıklarını ve buna bağlı olarak hastaların ciltlerinde yaralar oluştuğunu görmüştüm. Biz şanslıydık elimizde özel flasterler ve başka özel malzemeler vardı. Hem hastalarımız için hem de kurum için faydalı bir durumdu. Malzemeyi yerinde ve zamanında gerektiği kadar kullanması bilen personelin olması gerçekten çok önemli.
3-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel olan bir anınızı kısaca anlatabilir misiniz?
Malzeme yönetimi sistemi yeni kurulurken, ben de eğitimi alan uygulayıcılardan biriydim. Aysun Hoca da tüm süreçlere hakimdi. Kimin ne yaptığını ve nasıl yaptığını her zaman takip eder, öğrenmek isterdi. Onlarla ilgili geri bildirimler alırdı. Bir gün poliklinikte telefon çaldı, dediler ki, “Aysun Hoca seni istiyor.” Tabii ben çok heyecanlandım. “Ne oldu acaba, ne soracak, sorduğu soruya cevap verebilecek miyim?” diye endişelendim. Telefonu açtım ve “Buyurun hocam” dedim. “Neşe kızım, çocuk bölümünde bir solüsyon var. Onların giriş çıkışlarını nasıl takip ediyoruz?” dedi. Soru, bilmediğim bir yerden gelmişti. “Hocam girişlerini biliyorum şu şekilde oluyor ama çıkışlarını çok net bilemiyorum. Müsaade ederseniz öğrenir size bildiririm.” dedim. O da, “Tamam kızım, sen araştır bana bilgi ver.” dedi ve telefonu kapattı. Ben can havliyle gittim, bölümle konuşup sorunun cevabını öğrendim. Aysun Hanım’ı aradım ve “Müsaade ederseniz bilgi vermek istiyorum.” dedim. Aysun Hanım da “Aferin sana, teşekkür ederim. Böyle takip etmeye devam edin.” dedi. Bir patron, bir başhekim ve bir hastane sahibi olarak böyle bir anlayışla süreci takip ediyor, yeni öğrenen birine birtakım şeyler soruyor ve de motive ediyordu. O gün kendimi çok değerli hissettim. Bilmediğim için kızmadı ve geri dönüş yaptığım için teşekkür etti. Bu olay bana çok motivasyon sağladı. Ne olursa olsun Aysun Hoca’ya iletebileceğimi, onunla paylaşabileceğimi hissettim. Benim için gerçekten heyecanlı ve öğretici bir süreçti. Aysun Hoca ile yaşadığım bu anıdan sonra, bir işin tüm süreçlerini takip öğrenmeyi ve takip etmeyi görev edindim. Bu süreci sadece sizin süreciniz değil. Yeri geldiğinde başka bir yetkiliyi ya da çalışanı işle ilgili bilgilendirmeniz gerekebilir. Bu yüzden işin her aşamasından haberdar olmak gerekli. Aysun Hoca’m olaya bu açıdan bakmayı öğretti. Bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum.
Malzeme yönetimi ile ilgili her şeyin sisteme geçirildiği fakat yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu bir gün, Aysun Hoca tüm bölüm sorumlularını yanına çağırdı. Herkes sıkıntılarını anlattı ve Aysun Hoca, herkesi teker teker dinledi. Hepimiz, Aysun Hoca’ya sıkıntılarımızı çok rahat anlatabiliyor, kendimizi rahatça ifade edebiliyorduk. Aysun Hoca, her konuda danışabileceğimiz veya çözüm önerisi sunabileceğimiz özel bir insandı. Aynı zamanda herkesin her söylediğini dikkate alır ve önem verirdi. Ahmet Hoca da çok titizdi. Her şey tam yerinde olsun, düzeninde olsun isterdi. Sık sık hasta ziyaretine çıkardı. Her yerin tertemiz olması gerekirdi. Ahmet Hoca geçerken hemen kontrol ederdik. Çünkü hemen kafayı uzatır bakardı, o zaman anlardık ki orada sorun var.
Aysun Hoca’nın daha anaç daha şefkatli daha koruyup kollayan bir yapısı vardı. Ahmet Hoca, Aysun Hoca’ya nazaran daha otoriterdi. Bir gün hemşirelik haftası kutlaması yapmıştık. Orada yaptığımız faaliyetlerden dolayı Ahmet Hoca, bizi tebrik etti ve şöyle söyledi: “Hepinizle gurur duyuyorum. Siz ne kadar güzel şeyler yapıyorsunuz.” Hep, bir üniversite kurma hayalleri vardı. Bize “Siz kendi öğrencilerinizi yetiştirin, siz bu işi çok iyi yapıyorsunuz. Bunu sizden sonrakilere okulda aktarın” derlerdi.
4- Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel sizin için ne ifade ediyor?
Aysun Hoca’m ve Ahmet Hoca’m ile maalesef kısa bir süre çalışma fırsatım oldu. B Blok yapıldığı zaman, orada çalışan arkadaşlarım kadar birebir ve uzun çalışmak kısmet olmadı. Çok az çalışma şansım olsa da bu iki özel insanı tanıdığım, iş hayatımda bana yol gösterici olan birçok şeyi onlardan öğrendiğim için kendimi oldukça şanslı hissediyorum.