İbrahim Kurt Röportajı
İbrahim Kurt - Röntgen Teknisyeni
“Güven Hastanesine kendi yerimiz gibi sahip çıktık”
İbrahim Kurt, arkadaşı ile birlikte “İki üç yıl çalışır, çıkarız” dediği Güven’den, yıllarca kopamadı. Dr. Aysun Küçükel’i ve Dr. Ahmet Küçükel’i ikinci anne babası olarak gören İbrahim Kurt; Güven’e kendi yeri gibi sahip çıktığını, işe hiçbir zaman negatif gelmediğini ve Güven’in sağladığı imkanları anlattı. Güven Hastanesinde uzun yıllar Röntgen Teknisyeni olarak çalışan İbrahim Kurt’tan; Güven hatıralarını dinledik.
1-Kendinizi tanıtabilir misiniz? Güven Hastanesinde çalışmaya ne zaman ve nasıl başladınız?
Ben İbrahim Kurt. Uzun yıllar boyunca, Güven Hastanesinde Röntgen Teknisyeni olarak çalıştım. Arkadaşım ile fakülteden gelirken “Bir iki yıl çalışır sonra bırakırız.” dedik. “Bir iki sene yeterli” dedik. Bu iş çalıştıkça uzadı ve biz buradan kopamadık.
B Blok’a geldiğimizde; Aysun Hanım, Ahmet Bey ve kızları Nüket Hanım ve Banu Hanım ile birlikte 80 kişilik bir aileydik. Geldiğimizde Güven Hastanesi küçük bir yerdi ve biz burayı kendi evimiz gibi gördük. İnanın, neredeyse fakülteden kopma noktasına geldik. Mecbur kalsaydık fakülteden kopacaktık. Fakat buradan kopamadık. Böyle bağlandık. Bazıları burayı zor görebilir ama biz gerçekten fakülteden farklı görmedik. Hatta fakülteden daha canlı gördük. İnsanların bazıları işe giderken “Bugün geçer mi?” der, Biz ise buraya hiçbir zaman negatif düşünerek gelmiyorduk. Koşarak geliyorduk ve günlerin nasıl geçtiğini bilmiyorduk.
2-Mesleğiniz ile ilgili bilgi verip, GSG’de unutamadığınız bir mesleki anınızı kısaca paylaşabilir misiniz?
Yukarıya bir röntgen cihazı gelmişti. Bizler radyolojinin hamallığını yaptık. El banyosu yapıyorduk, kurutuyorduk filmleri. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra kurutma dolabı geldi. Daha sonra başka bir makine geldi, filmi veriyoruz, kuru çıkartıyordu. Aradan birkaç yıl daha geçti. Siz geçiyorsunuz, filmi çektiriyorsunuz ve film doktorun ekranına yansıyordu. Hastane yenilikleri çok iyi takip etti ve kullandı. Evlere film çekmeye giderdik. Yerinden kalkamayan hastalara; diz ve kalça filmi çekerdik. Tabi bu hizmeti maddi durumu iyi insanlar talep ediyordu. Hasta, evinde kahvesini içerken, filmini çekiyorduk. Çok memnun oluyorlardı. Biz de memnun oluyorduk, karşılığını alıyorduk. 80 kişi çalışırken 300 kişi ekmek yiyordu buradan; şimdi ise 6 bin kişi ekmek yiyor belki de daha fazlası. Allah razı olsun Doktor Hanım çok çalışkan biriydi. Yukarıda, anjiyoda temizlik yapılıyordu. Kış günü sabahın 8’inde geldi ve inanın, akşam saat 5’e kadar o da orada kaldı. Çok çalıştı ve bu büyük tesisi çocuklara, halkımıza, ülkemize kazandırdı. Gerçekten buradan para kazandım, ekmek yedim. Ahmet ve Aysun Hoca, benim ikinci annem ve babamdır.
Bir masa gelmişti, cihaz telleri masayı çizebilir. Ben hasta gelince hemen masanın altına örtü yayardım ki masa çizilmesin. Bir ara yeni bir personel gelmişti, ben de o ara izne çıkmıştım. Döndüğümde baktım ki masayı çizmiş. Biz, buraya kendi yerimiz gibi sahip çıktık. Benimle çalışan personel biraz sorunluydu, bir dönem ara verdim. Durumu anlattım. Doktor Hanım, “Oğlum bu kapı sana her zaman açık.” dedi. Personelin biri işten çıkmış, diğeri de askere gitmiş, tekrar beni çağırdılar. Tekrar başladım ve on beş yıl daha çalıştım. Benim için buranın anıları çok büyük. Hiçbir şikâyetimiz olmadı.
3-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel sizin için ne ifade ediyor?
Aysun Hanım’la hiç sorun yaşamadık. Çok başarılı bir insandı. Kafasına koyduğunu yapardı. Başarılı oldular da. Doktor Hanım hem işini yapardı, hem hastaneyi yönetirdi. Bu iş olacak derse olurdu. Size yapamayacağınız işi vermezdi. Ekonomik olarak da burada çok iyiydik.
Ahmet Hoca sinirini, hak eden insanlara gösteriyordu. Bir kere kızdığını bilirim. Arabayı yanlış yere park ettiğim için aracı ile çıkamamıştı. Sadece o zaman sinirlenmişti bana. Aysun Hanım nazik konuşurdu. İkisi de kızsa iş aksamazdı. Bir ya da iki kere vaka oldu. Hasta siroz olmuş, hastaneden bilindi. Ama hastanenin hiç suçu yoktu. Tabii sonradan konu kapandı. Bu kurum güvenilir bir kurum.
Ameliyatlara kaldığımız zaman, rahmetli Aysun Hanım da anestezi için gelirdi. Ameliyatlar bazen gece yarısını bulurdu. Sağ olsunlar bizim taksi paramızı ve teknisyen paramızı da verirlerdi. Çok severek çalıştık o binada. Kapıdaki personelinden tutun da hemşiresinden müdürüne kadar herkes çok mutluydu. Gelirimiz de çok iyiydi, yalan söyleyemeyiz. Tüm personelin geliri çok iyiydi. Allah bin kere razı olsun, mekânları cennet olsun. Türkiye kriz dönemlerinden geçti. Bazı çok büyük dev hastaneler kapandı. Maaşları ödenmeyen insanlar oldu. Bizim burada hiçbir zaman maaşımız aksamadı, vermesinler canları sağ olsun ama en fazla beş on günlük bir gecikme olmuştur. Bu şekilde çocuklarımızı da okuttuk, evimizi de aldık. Allah bin kere razı olsun. İnkâr edersek gözümüze durur ve para kazandık.
4-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel ile olan bir anınızı kısaca anlatabilir misiniz?
Bir bakıyoruz, hastane boş oluyor. Rahmetli Doktor Hanım, %20, %30 bir zam yapardı; inanın, ertesi gün hastanede, hastanın yatacağı yer kalmazdı. Biz bunu on kere falan yaşadık. Katlarda yer kalmazdı, paravan getirirdik oralar bile dolardı.
Elektrik teknisyeni bir arkadaşımız vardı, aynı zamanda Ahmet Hoca’mın evinde de çalışırdı. Hocam her sabah yürüyüşe çıktığında onu da yanına alırmış. Arkadaşımız da çok zayıf ve minyon yapıda biriydi. “Ağabey her gün yürüyüşe çıkıyoruz, öleceğim ben orada, çok yürüyoruz.” derdi. Çok gülerdik.
Bir gece, santraldeki nöbetçi arkadaşımız uyuyakalmış. Ahmet Hoca’m da hastaneyi aramış, açan yok tabii... Ahmet Hoca da çok sinirlenmiş ve hastaneye gelmek için yola çıkmış. Aysun Hoca’m da, Ahmet Hoca’nın gittiğini fark edip, hemen bizim arkadaşlara haber vermiş. Ahmet Hoca’m gelince, santraldeki arkadaş camdan atlayıp kaçmış. . Ahmet Hoca haklı ama telefon çalıyor, açan yok. Önemli olabilir yani. Tabii siniri geçti sonra. Affedici yönleri de çoktu.
5-Güven Hastanesi sizin için ne ifade ediyor?
Çok memnun kaldım ben bu hastaneden. Rahmetli Aysun Hanım ve Ahmet Bey “annem, babam” gibiydi. Çekirdek ailede bile problemler oluyor, o zamanlar burada 80 kişi çalışıyordu. Buna rağmen herkes çok mutluydu. Sinirli olabilirler bazen, Ahmet Bey’in yapısal bir siniri vardı. Ben özel yer çalıştıranlarda da gördüm. Onun da o disiplinin olması şarttı. Yani eğer onun o disiplini olmasaydı burada bu insanlar rahat çalışamazdı, çok laubali olunurdu belki de hastane bu konumda olmazdı. Ahmet Bey’in yapısı öyleydi, siyasetçi bir insan, öyle bile olsa biz hiçbir zaman gönül koymadık. Biz zaten röntgende Ahmet Hoca’mı üç beş ayda bir görürdük. Onun da öyle otoriter olması gerekiyordu. Yoksa bu hastane, dev bir komplekse dönüşemezdi. Bu kadar insana ekmek veriyorsanız, sert olmanız gerekir. Anne ve baba kendilerini çok yordular. Kızlar Banu Hanım ve Nüket Hanım çok daha rahat yönetiyorlar. A Blok açıldıktan sonra 80 kişi, oldu size bin kişi. Düşünün, Böyle büyük bir gelişme oldu.
6-Çok keyifli bir sohbetti. Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Her Cuma günü camiye gidiyorum. Aileme, arkadaşlarıma, şehitlerimize, gazilerimize dua ediyorum. Bana ekmek veren insanlara da isimlerini söyleyerek dua ediyorum. Bir rüya gördüm Ahmet Hoca’m sahilde şezlongda güneşleniyor, ben de oralardayım. Beni yanına çağırdı, oturdum yanına, onu iyi bir şekilde gördüm.