Aysel Terzioğlu Röportajı
Aysel Terzioğlu-Hemşire
“Güven Hastanesi daha da büyüyecek”
Güven’le ilerleyen 32 yıllık bir kariyer yolculuğu... Aysel Terzioğlu, Güven’i kendi yeri gibi sahiplendi. Dile kolay 32 sene boyunca emek verdi. Güven’de, mutluluğu da hüznü de yaşayan, Güven’in değişimine tanıklık eden Aysel Terzioğlu’dan; Güven Hastanesini, Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel’i dinledik.
1-Güven Sağlık Grubunda çalışmaya ne zaman ve nasıl başladınız? (İşe giriş hikayenizi kısaca anlatabilir misiniz?)
Yaklaşık 32 sene önce Güven Hastanesinde çalışmaya başladım. O zamandan beri burada çalışmaktayım. İlk başlarda Aysun Hoca’m ile ameliyathanede çalıştık. Aysun Hoca, her şeyiyle mükemmel bir insandı. Burada işe başlamadan önce, dış hekimlerle beraber bir dönem ameliyatlara geliyordum. Aysun Hoca beni çok severdi. Ben de onu çok severdim. Eşimin yanına Suudi Arabistan’a çalışmaya gitmiştim. Döndüğüm zaman beni aradı. Ne yaptığımı sordu. Ben de atamaları beklediğimi ve Ankara Üniversitesine tekrar başlayacağımı söyleyince, “Gel hemen konuşalım.” dedi. Yanına gelir gelmez, “Çık hemen yukarıya ve ameliyathanede işe başla.” dedi. Bana çok güveniyordu. Bu şekilde Güven Hastanesine başladım. Sonrasında tayinim çıktı fakat Aysun Hoca beni göndermedi. Güven Hastanesinde çalışmaya devam ettim.
2-Mesleğiniz ile ilgili bilgi verip, GSG’de unutamadığınız bir mesleki anınızı kısaca paylaşabilir misiniz?
Ben eski binada 2000 yılına kadar 10-11 yıl kadar çalıştım. 60 kişiydik. Herkes birbirini çok severdi, birbirlerinin ailelerini dahi tanırlardı. Çok güzel bir ortam vardı. 2000 yılında, bu 60 kişiyle birlikte, yeni açılan hastaneye geçtik. Hatta hiç unutmam, yeni hastanedeki havalandırmaların birinde sorun olmuştu ve ben iki kez ameliyathanedeki aletleri diğer binaya taşımıştım. Bir ameliyat masasının ağırlığı bir ton falandır. Eski binadaki ameliyathane eşyalarının tek tek temizleyerek buraya taşıdık. Her tarafı dezenfekte ettik. Aysun Hoca yanımıza geldi ve hepimizi tebrik etti. Eski hastane 60 yataklı yeni hastane ise 350 yataklıydı. Aysun Hoca, giriş katından yukarıya doğru baktı ve dedi ki, “Aysel biz bu hastaneyi nasıl dolduracağız?”
Banu Hanım’ın bu hastanede çok büyük emeği var. Nüket Hanım o zaman Dışişleri Bakanlığında çalışıyordu. Aysun Hoca, Banu Hanım’ı sıfırdan yetiştirdi biliyor musunuz? Adım adım yetiştirdi ve yukarı çıkarttı. Hep bizi tembihlerdi. Banu Hanım, bize bir şey söylediğinde haberinin olmasını isterdi. Araya girmezdi. Ne onu ne de bizi üzerdi. Köprü vazifesi görürdü aramızda. Çok değerli kadındı. Çok çalışkan ve disiplinliydi. Bir pazar günü bana telefon açtı. Ben de çalışıyorum hastanede. “Ameliyathanede arka depoda bir mavi tabure var. Aysel onu yukarı gönderir misin?” dedi. Düşünebiliyor musunuz ameliyathanenin ta arka deposundaki mavi tabure. Onun yerini bana tarif etti ve göndermemi istedi. Yani her yerde, hastanenin her yerinde gözü vardı. Çok kontrol ederdi. Yine bir gün, intraketlerin hepsini getirmemi istedi. Bilgisayarın başında oturuyordu. Tek tek saydı. O zamanlar, bilgisayar sistemi ve satın alma çok iyi oturmamıştı. Orada görünen miktar ile bizim elimizdeki listede olan sayıları karşılaştırdı. Eşit çıktı. Bana, “Aferin Aysel depon çok iyi.” dedi. Çok şaşırdım. Eskiden hastaların kayıtlarını, ameliyathanede kullanılan malzemeleri, hastaların raporlarını biz girerdik. Tıbbi sekreter yoktu, kimse yoktu. Ben girerdim bilgisayara. Hatta bilgisayar bile yoktu. Önce kağıtlara yazardık. Sonra bilgisayar geldi. Aysun Hoca bize öğretti. Deniz Hanım vardı o da bize destek oldu. Bu şekilde sistemi yavaş yavaş kurduk. Aysun Hoca, çok titiz ve çok akıllı bir kadındı. Her şeyi bilirdi. Mesela boş bir oda mı var, burayı nasıl aktif kullanabilirim diye düşünürdü hemen.
Setleri, malzemeleri kontrol etmemizi tembih ederdi. Eğer bir yanlışlık görürse uyarırdı. Bir sıkıntı olduğunda, hastaya bir şey olduğunda tüm personeli toplar anlatırdı.
3-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel sizin için ne ifade ediyor?
Aysun Hoca ile uzun zaman birlikte çalıştık. O, anestezi uzmanı, ben de ameliyathane hemşiresi olduğum için iç içe çalışırdık. Beraber çalıştığımız için ilişkilerimiz çok sıkıydı. Biz, Pazar günleri temizlik yapardık. Aysun Hoca da gelir bize yardım ederdi. Bütün ameliyathaneyi temizlik bezleriyle silerdik. Çamaşır suyu kullanmasını çok severdi. Bütün ameliyathaneyi çamaşır suyuyla silerdi. Pazar günü her tarafı tertemiz yapardık ve pazartesi gününe ameliyathaneyi tertemiz bırakırdık. Çalışanlar olarak çok kalabalık değildik. Oda sayımız da azdı. Hakikaten Aysun Hoca çok tatlı ve çok sevecen biriydi. Onu kelimelerle ifade edemem. Birçok şeyi ondan öğrendim. Çok küçüktüm buraya başladığımda. Temizlik nedir Aysun Hoca’dan öğrendim inanın. Detaylı temizlik nasıl yapılır bize o öğretti. Ben şimdi evimde de, burada da onun öğrettiği şekilde işimi yapıyorum. Onun için Aysun Hoca’yı anlatacak kelime bulamıyorum. Çok özel bir insandı. Burada çalıştığım sürede ona hem çok saygı duydum hem de onu çok sevdim. Bizi bir gün üzmedi, kalbimizi hiç kırmadı. Ahmet Hoca da öyleydi. Biraz sert görünür ama o sertliğin arkasında çok güzel bir kalp vardır. Çok sevecendir. İki yönünü de iyi biliyorum. O sinirlendiğinde haklıdır diye düşünürdüm her zaman. Çünkü boşu boşuna kimseye kızmazdı. Ama daha çok Aysun Hoca işin içerisinde olduğu için biz her yönden onunla muhatap olurduk.
4-Dr. Aysun Küçükel ve Dr. Ahmet Küçükel ile olan bir anınızı kısaca anlatabilir misiniz?
Aysun Hoca ile o kadar çok anım var ki… Hastalanıp gittiği günü hiç unutamıyorum. Odasından onu gönderdiğimiz o anı unutamıyorum. Hala evimde resimleri var. Mesela eşimi kaybettim. Aysun Hoca benim yanımda bir hafta kaldı. Her gün geldi, beni her yere götürdü. Cenazede hep benim yanımdaydı. Çocuklarıma sahip çıktı. Hiç unutamadığım şey, o bir hafta hiç yanımdan ayrılmamasıdır. “Gel hastaneye başla evde canın sıkılmasın.” dedi. Böyle bir insan hayatımda olduğu için çok şanslıyım.
Aysun Hoca benim için çok özeldi. Onunla hiçbir sorun yaşamadım. Hiçbir zaman beni üzmedi. Senelerce beraber çalıştık. Hiçbir şey için hesap sormadı. Bana güveniyordu. Nurlar içinde yatsın. Onu çok seviyorum. Her şeyi sorardı bana, “Bu doktor bu ameliyatı iyi yapıyor mu?” diye bana sorardı. Cerrahları bile benim gözetlememi isterdi. O yüzden de ben, doktorlara hissettirmeden Aysun Hoca’ya geri bildirim vermişimdir. Hepsini hastanenin iyiliği için yaptım. Sadece ameliyathanede hemşirelik yapmadım. Bu hastanede olay olmasın, hastaya bir şey olmasın, hırsızlık olmasın, insanlar iyi olsunlar burayı korusunlar, benimsesinler, kendi malı gibi sahiplensinler diye ön ayak oldum. Birisi asansöre bindiği zaman, “Bu asansör hasta asansörü.” diyebildim. Gece eve giderken ışıkları kapatırdım, malzemeleri israf etmemek için en dibine kadar kullanırdım. Ekonomik olmak nedir, hep Aysun Hoca öğretti bana. Hatta doktorlar bana, “Sen ortak mısın bu hastaneye?” derdi. Onların emeklerini hiçbir zaman unutamam. Nüket Hanım ve Banu Hanım evlatlarım, burası da evim gibidir hakikaten. Bunu içtenlikle söylüyorum. Bir gün beni üzmediler.
Dışarıda birlikte çalıştığı hekimler de Aysun Hoca’yı çok severdi. Eskilerden Orhan Hoca vardı. Aysun Hoca’yı hem çok takdir ederler hem de çok severlerdi. Ahmet Hoca’m da harika bir insandı. Kafeteryada gazete okurdu. Kimseyi rahatsız etmeyeyim diye arkasını dönerdi. Bir dönem milletvekilliği yaptı. Hastaneye Aysun Hoca’m bakıyordu. Aysun Hoca’nın vefatından sonra yıprandı tabii. Çok üzüldü, yalnız kaldı. Onun için de çok üzülüyorum. Mekanı cennet olsun. Aysun Hoca, 60 yataklı küçük bir hastaneyi bu hale getirdi. Banu Hanım’ın da çok emeği var tabii. Biz avuç kadardık, küçücüktük. Burası boş araziydi. Yandaki binayı aldı, sonra diğer tarafı. Her şeyi o kadar dikkatli harcardık ki. Fakat ne olursa olsun personelin maaşlarını bir gün bile geciktirmedi, personelini hiçbir zaman zor durumda bırakmadı. Mesela yemekhaneyi yaparken personel aç kalmasın diye yemek çıkarmaya çalıştık. Kardiyovasküler Cerrahiyi kurarken yemekhaneyi yıktırmıştı. Yine de, aç kalmayalım diye bir çorba yaptırıp verirdi. Yani eskilerden kime sorarsanız sorun, bir tanesi bile kötü bir şey söyleyemez
5-Güven Sağlık Grubunun başladığı nokta ile geldiği noktayı kıyasladığınız neler söyleyebilirsiniz?
Bu duruma gelmemizi mucize gibi görüyorum. Bu da, Banu Hanım ve Nüket Hanım sayesinde oldu. Onlar da çok akıllı, harika insanlar tıpkı babaları ve anneleri gibi. İnşallah hep böyle devam ederler daha iyi yerlere doğru giderler. Tabi ki bizler gideceğiz, yenileri gelecek. Her zaman daha iyi şeyler duyacağız. Güven Hastanesi daha da büyüyecek. Burası herkese hizmet eden bir kurum. Hiçbir şeyi esirgemezler. Gerekli olan her şeyi alırlar. Hastanızı güvenle burada ameliyat ettirebilirsiniz. Dolandırıcılık, hırsızlık yapılmadı, hiçbir hastaya kötü bir şey yapılmadı burada. Hastaya ne yaptıysak ve hangi malzemeyi kullandıysak onu yazdık. Hiçbir şekilde o kurum hastası, bu özel hasta diye ayrım yapmadık. Ben tüm kalbimle eminim ki dürüst çalışıldığı için hastane bugün bu halde. Bir de Güven Hastanesinin çok enteresan bir yapısı vardır. Kötü insan burada barınamaz. Eğer kalbiniz kötüyse ve işinizi severek yapmıyorsanız bu hastanede barınamazsınız. Eninde sonunda gidersiniz buradan. O yüzden düzgün çalışmayan, saate bakarak gelip saate bakarak giden insanlar bir müddet sonra buradan kaybolup gidiyorlar. Allah Banu Hanım ve Nüket Hanım’a uzun ömürler versin. Böyle bir işletmenin sahibi oldukları için eminim gurur duyuyorlardır. Biz de onlarla gurur duyuyoruz.